Kayıtlar

Ağustos, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FEODALİTEDEN RAFAEL'İN ŞEHRİNE KAÇIŞ

Resim
  Diyalektik Materyalizm dünya tarihini safhalarla izah eder. İlkel toplum, köleci topluma, sonra feodal topluma dönüşür. Toplumların gelişim noktasında ulaştıkları son merhale ise kapitalist toplumdur. Sosyalizm ise bir güneş   ülke olarak sırasını beklemektedir. Ekonomik ilişkilere   dayanan bir analizdir bu. Diğer yanda toplumun bireyleri arasındaki sosyal ilişkiler de bu sistemlerden fazlasıyla beslenir ve etkilenir. İlkel toplumun izleri Avustralya’nın yada Afrika’nın derinlerinde hala görülse de köleci toplumu orijinal halinde bulma şansı pek yoktur. Diğer yanda feodal toplum ise ekonomik ilişkilerdeki etkisini büyük ölçüde yitirse de toplumsal bağlar bakımından varlığını inatla sürdürmeye devam eder. Örneğin ülkemizde aşiret diye bilinen yapılar iktisadi tabanlarını da kısmen muhafaza ederek hala varlıkları sürdürebilmektedir. Feodal yapılar özellikle iktisadi varlık nedenlerini yitirdikçe çözülmeye mahkum kalsalar da farklı nedenlerle tüm diğer geçmiş toplumsal sistemlerd

SAĞLIKTA VE HAYATTA ŞİDDETE DAİR BİR FİLM

Resim
  Sağlıkta şiddet  bu ülkede hiç de uzak olmadığımız bir kavram. Aile bireyine iyi bakmadığını düşündüğü doktora şiddet uygulamak bizde sıradan bir olay. Hoş ülkede şiddetin   uğramadığı hehangi bir konu başlığı zaten bulunmuyor. Yorgos Lanthimos’un “Kutsal Geyiğin Öldürülmesi” filminin ilk katmanında tipik bir sağlık çalışanına şiddet hikayesi okuyabilirsiniz. Babasının ölümünden mesul gördüğü doktorun ailesinden intikam alan evlat figürü fazlasıyla oryantal tınılar taşıyor. Diğer tarafta mesleki sorumluluk sigortasını yaptırdığından şüphe duymadığımız doktor beyin alkol problemini aşmak için bayağı çaba sarfettiği ve bunu gerçekte   2 (herkese 3 diyorlar) yıl önce başarabildiği anlaşılıyor. 2 kadeh atıp operasyon masasının başına geçen doktorumuz, hastayı masada bırakmakla kalmamış ve bunu da belli ki hastanın aile bireylerinden bir şekilde gizleyememiş.Üstelik merhumun çekici eşinin hal ve tavrına bakınca doktorumuzu kendi bilinçaltı mı hataya zorladı sorusu da akla getiriliyo

PROMOSYON BANKACILARI

Resim
  Dünyada verdiği   hizmetin üstüne bir de para ödenen çok az iş vardır. Türkiye’de Bankacılık   yaklaşık 20 sene önce girdiği bu yolda gaza öyle bir bastı ki  bundan sonra durmak mümkün olmayacak. Tahmin ettiğiniz üzere maaş anlaşması mukabili promosyon ödenmesinden bahsediyorum. Bugünlerde astronomik rakamlara varan maaş promosyonunun tarihçesi çok eski değil.   1990’ların ortalarından itibaren bireysel bankacılık işlerinde oluşan satış imkanı ile birlikte çalışan maaşına aracılık etmek önemli bir kazanç kapısına dönüştü. Uygulama ile ilgili yasal düzenleme ancak   2007’de yayınlandı. Bu düzenleme esasen kamu çalışanlarına dairdi.   2017’de ise emekliler için de promosyon ödenmesine dair düzenleme hayata geçti. Emekli ve kamu çalışanları promosyon ödemesinden bizatihi yararlanırken, özel sektör firmalarında çalışan maaşı için alınan promosyonu doğrudan firma bünyesine katmak sıkça görülmektedir. Sonuç her 2 halde de değişmez. Banka   parayı öder. Türkiye’de kaba hesapla

NEDEN AYNI GEMİDE DEĞİLİZ

Resim
    1980’lerde ABD Maliye Bakanı olan James Brady’nin meşhur lafıdır. “Ülkeler batmaz. Ülkelere borç veren bankalar batar.” Brady bu sözü Latin Amerika borç krizi üzerine söylemiştir. Ülkelerin, yani egemen devletlerin batma olasılığının olmadığını öngören bankaların, hesapsızca bu ülkelere borç vermesi sonrası yaşanan krizi tarif ederken kullandığı tabir tam olarak buydu. Sayın Cumhurbaşkanının “aynı gemideyiz gemi batarsa hepimiz   boğuluruz” ifadesini duyunca Brady’nin bu sözü geldi aklıma. Sonuçta Türkiye batmayacağına göre batacak olan kimdir? Erdoğan’a bakacak olursak ülkede hepimiz tek bir gemiye binmiş durumdayız. Gemi dalgalı bir denizde yol alıyor ve batarsa hepimiz etkileneceğiz. İlk bakışta anlamlı da gelse bu benzetmenin en büyük yanılgısının öncelikle ülkede herkesi aynı geminin yolcusu   görmek olduğu kanısındayım. Serbest piyasada, tam rekabet ortamında herkesin aynı gemide olmasına imkan   yok. Örneğin Erdoğan’ın Maliye Bakanı da olan damadı Albayrak, biz

BİSİKLET SÜRMEZLERSE BİSİKLETLİLER GÜVENDE OLUR

Resim
  Türkiye’de kısa aralıkla 2 büyük kaza meydana geldi. İkisi de bir yönüyle kopya kağıdı kazalardı. Büyük kazalardan önce daha küçük kazalar olmuş ardından ağır tonajlı araçlar     bu kazaların olduğu noktalara dalış yapmışlardı. Bisiklet kazalarını önlemek/etkilerini azaltmak için yasal düzenleme yapıldığı haftanın hemen içine denk geldi bu kazalar. Bu düzenlemeler kask ve gece sürüşlerinde reflektörlü yeleklerin giyilmesinin zorunlu kılınmasıydı. İlk bakışta; “ne var bunda; kask da yelek de faydalı ekipmanlar” diyebilirsiniz. Ben geceleri zorunlu olmadığım sürece ( ki neden gece bisiklet sürmek zorunda olayım) bisiklet sürmekten zaten hazzetmem. Bisikletle gece gezmenin esprisini anladığımı söyleyemem. Gündüz ise özellikle   yokuşlu bir tur yapacaksam kaskı kesinlikle ihmal etmem. Yokuş aşağı inerken bisikletin ufacık bir hatada tepetaplak olması ve kafanızı bir yere vurmanız ihtimal dahilindedir. Bu nedenle kask koruyuculuğu kanıtlanmış bir ekipman olarak vazgeçilmezdir. Bis

KKM’NİN BÜYÜK SIRRI

Resim
  Kur Korumalı Mevduat için en seçkin ekonomistler yazılar yazıyor, muhalefetten ağır eleştiriler geliyor. Herkesin mutabık kaldığı nokta devletin maruz kaldığı yüksek maliyet. Nasıl olur da devlet bu şekilde bir yükün altına girer? Haklı görülen   bu eleştiriler aynı zamanda eksik kalıyor.   Toplumsal körlük ve   “kaos ekonomisi tercihi” aslında Kur Korumalı Mevduat’ın asıl amacının ve işlevinin anlaşılmasına engel oluyor. KKM’yi anlamak için bakmamız gereken asıl   nokta ekonomide   faizin üstlendiği rol. Faiz paranın fiyatı. Peki Türk Lirası için   bu paranın fiyatını mevduat sahipleri alabiliyor ve kredi kullananlar da bunu ödüyor mu? 2022 yılının tamamı için   bunu söylemek imkansız.   2021 Kasım-Aralık döneminde kurlarda meydana gelen hareket sonrası TÜİK’in enflasyonu gizleme çabaları sona erdi. Enflasyon bağımsızlığını ilan etti.   Türk parası tepetaklak olurken   öncelikle akaryakıt olmak üzere maliyet enflasyonu bütün varlığıyla kendini hissettirdi. Enflasyon yani

Hayatın , Filmlerin , Trenlerin ve İnsanların Sırlarına Dair

Resim
  Dağılmamış bir Sovyetler   Birliği’nde hayat nasıldı? Komünizmin demir yumruğu altında yaşanan yıllarda geçen ama   siyasetten bir replik dahi içermeyen bir film izlemek başlı başına özgün bir deneyim. Sovyetlerin yavaştan dağılmaya yüz tutmasına dair tek ipucu Madene çalışmaya giden gencin “ofis” açmak için para biriktirme hayali kurması. Ne dersiniz 2020’nin oligarkları arasında yerini almış mıdır bu golgesiyle kavga eden içi kıpır kıpır maden teknikeri? Finlandiyalı kızın yataklı vagonunu paylaşan Rus maden teknikeri olasılığı bizim gibi cinsiyete göre dizayn edilmiş ülkeler için fazlasıyla hayalci. Bugün hızlı trende yan yana bile oturamıyor iki farklı cins. Sovyet yada genel olarak Doğu Blokunun Stalinist Reel sosyalizmin tüm baskılarına rağmen Türk toplumuna nazaran birey olmayı başarmasında cinsellik obsesyonundan uzak olmalarının katkı verdiğine inanıyorum. Türkiye’nin asli sorunlarından biri yada birincisi kadın erkek ilişkilerindeki “obsesif kompulsiv” hal iken en

KÖPEKDİŞİ OLMADAN YAŞAMAK

Resim
  2011 yılındaKahramanmara’ta bir bağ evinde 4 kardeş birlikte ölüme yürümüşlerdi. Her biri mitolojiden ödünç alınmış tuhaf isimli bu 4 kardeşin hikayesini ne zaman anımsasam ürperirim. Görece varsıl bir ailenin üyesi olan bu 4 kardeş annelerinin ölümünün yarattığı travmayla baş edememiş ve birlikte intihar etmişlerdi.   Kendilerinin bir bağ evinin 4 bir köşesinde asarak yok eden bu genç insanların aklından geçenleri tahmin etmek zor olsa da sonuç bu dünyayla bağın bir daha kurulmayacak denli kopması olmuştu. İnsanoğlunun dünyada egemenliğini aklıyla kurduğuna kuşku yok. Sürekli bir üretim süreci insana aklını geliştirme fırsatı vermiş onu dünyayı paylaştığı tüm canlılardan ayrıştırmıştır. Bütün canlılar için çoğalmak bir amaçken insan için çoğalmak bir sosyal aktivite ve doğada var olma yolunda kendini yenileme aracı haline gelmiştir. İnsan yavrusunun bırakın çoğalmayı karnını kendi başına doyurmak için bile uzun yıllara ihtiyaç duyması aileyi    hiçbir türde olmayan bir konuma

SAKİN OL VE CETERIS PARIBUS : KRİZ NEDİR NASIL ÇÖZÜLÜR ?

Resim
    2018 yılının ortasında   aynı zamanda inovatif projeler de ortaya koyan bir mühendis/mimar karı kocaya ait firmayı ziyaret etmiştim. Firma sahibinin bana sorduğu soru ve cevabı bugün gibi aklımda : Soru : “Ekonomik kriz bekleniyor   . Sizce 2001 gibi olur mu?” Cevap : “Olmaz” 4 yılı aşkın bir süre Bankacı-Müşteri ilişkisi kapsamında sıkça karşılaştığımız firma sahibi ile ne zaman bir araya gelsek aramızda espri konusu olan bu diyalogda benim amacım 2001 kadar kötü olmaz demek iken 2001’i mumla aratan bir kusursuz fırtınadan geçtik/geçiyoruz. Bankaların bodrum katında darphane olduğunu zanneden ve paranın   ekmek üretir gibi üretildiğini sananların bitmez tükenmez sorgulamaları arasında:   “ekonominin hali, dolar ne olur , altın nereye gider, faizler düşer mi” diyaloglarının sonu hiç gelmez. Bankacıları , bankaların koyulan sermayeye göre küçük ama ekonominin diğer paydaşlarının algısına göre devasa görünen karlarla yargılayıp siz de amma çok kazanıyorsunuz diyerek yaf

“KARİYER GAME’E DAİR”

Resim
    İş hayatında hepimizin tek bir amacı var. Daha yüksek piyasa değeri olan firmalarda çalışmak. Şirketin piyasa değerini artırmanın bir yolu da çalışan performansını artırmaktır. Çalışan performansı nasıl artacak? Bu sorunun biraz farklı   bir   cevabını 2021’e damga vuran Squid Game’den (Kalamar Oyunu) anımsıyor olabilirsiniz. Diğerinden iyi olmak çalışanın performans hedefi olarak oldukça işlevseldir. Çalışanın performansta diğerlerini geçmesi çalışanın en iyi işi çıkardığını göstermez. Ama kesinlikle diğer çalışandan daha iyi olduğunu gösterir. Squid Game’in bütün felsefesi bu tez üzerine kurulmuştu. En iyi performansı gösterip göstermediğini bilemeyebilirsin. Ama elenmediysen diğerinden iyi olduğuna bahse girebiliriz. Hedef skalaları bu açıdan gayet yararlıdır. Hedefi   yakalamak bile çalışan performansı açısından yeterli gelmeyebilir. Belki de hedefler düşük verilmiştir. Hedefi kim ne kadar fazla yakalarsa onun başarısı teyit edilebilir. Buna karşılık hedefi geçse de diğ

KORECE ÖZDEMİR ASAF

Resim
    31 sene Bankada çalışmış biri olarak bir çağrı merkezi memurunun işinin sıkıcılığını çok iyi anlıyorum. Peki hayatımızı işler mi sıkıcı hale sokar yoksa hayatımız zaten sıkıcıdır da biz işimizi mi bahane ederiz. Topluluk içinde yalnız olmak ve yalnız kalmak için bir çağrı merkezi işinden daha uygunu zaten yoktur. Her gün pek çok kişiyle konuşursunuz ama hiçbiri dostunuz değildir. Tam tersine her konuşma sizde başka insanlarla konuşma arzusunu daha da köreltir. Konuşmak bir yükken neden bunu bir de para kazanmak dışında bir amaçla yapalım? Bir çağrı merkezinde kapana kısılmış fare misali günleri geçmektedir Jina’nın. İş dışında kimseyle konuşmama çağrı merkezi görevlisi   için bir avantaja dönmektedir. Her ayın en iyi elemanı olmak işten bile değildir. Tek sorun ise   telefonun ucundaki   o görünmez yüzler dışında hiçbir arkadaşın, hiçbir sesin hayatında yer almamasıdır. Herkesin hayatını işgal eden televizyon hariç tabii ki. “Kalamar Game” de yakından tanıdığımız Kore Top