Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KASTAMONU OVA DEĞİLDİR

Resim
  KASTAMONU OVA DEĞİLDİR Bizim solculuk ve sağcılık olarak bildiğimiz kavramın tarihi 1789’la başlar. 1789 Fransız İhtilalinde Başkanın sağında oturanlarla solunda oturanların dünya görüşleri arasındaki farklılık insanlık tarihini şekillendiren sağcılık ve solculuğun çıkış noktası olmuş. Siyaset bilimi açısından sağcılık ve solculuk aslında değişime bakışla tanımlanıyor. Malum değişim kaçınılmaz ve değişmeyen tek şey de değişmenin bizzat kendisidir. Buna göre değişim hızlı olsun diyenler solcu/sosyalist yavaş olsun diyenler sağcı/muhafazakar ılımlı olsun diyenlerse liberaller olarak adlandırılır. Değişim ise çaresiz olacaktır.   Bizim sağ ve sol algımızı ise 1945-1991 arası dünyayı etkileyen soğuk savaş biçimlendirmiştir. Soğuk savaş  ABD ve o zamanki Rusya yani SSCB arasındaki çekişmeye verilen addır. ABD Kapitalizmi, SSCB ise Sosyalizmi temsil etmektedir. Türkiye üye olduğu NATO’nun da etkisiyle ABD kampının bir parçası olarak tam 46 senesini ABD’nin başını

GÜNEŞİN ALASI HER EVİN ÇİLESİ

Resim
  Film seyretmenin kitap okumadan daha fazla şey kattığını düşünenlerdenim. Ama ya bir kitabın filmi ise karşımızdaki. O zaman ne yapacağız ? Kayıp Kız veya nedense Netflix’in bize uygun bulduğu ismiyle Karanlık Kız bir kitap uyarlaması.   Venedik’de senaryo ödülü alan bir film olarak kitap uyarlaması olduğunu tahmin etmemiştim. İzledikten sonra   öğrendim. Kitabın yazarının adı bilinmiyor daha doğrusu sahte bir isim kullanıyor. Ama kitap İtalya’da çok ünlü. Pek çok ödül almış. Aslında bir dörtlemenin parçası Kayıp Kız. “Napoliten   Romanlar” dörtlemesinin son kitabı aynı adı taşıyor. İtalya’nın en sevilen romanı filme alınınca ödül alması da aslında şaşırtıcı değil. Romanı bilmeyenler için ufak bir yanıltma var filmin hikayesinde :   Hikaye bir Yunan adasında geçiyor ki   belki romanın yazarının sahte isim kullanmasına inat adanın adı da sahte. Kitapta ise olaylar doğal olarak İtalya’da bir adada geçiyor. Bütün bu ters yüz etme filmin romanla olan ilişkisini çözmek isteyenler

KASTAMONU'YU NASIL BİLİRDİNİZ?

Resim
  Kastamonu’ya uzun yıllar sonra misafir değil ev sahibi kontenjanından gelmek ve şehre alıcı gözle bakmak benim için farklı bir deneyim oldu. Alıcı derken yanlış anlamayın. Gözümde yok şehri istila etmiş beton istiladan pay almak. Zaten fiyatlar da almış başını gitmiş. Hemen itiraz etmeyin olur mu?“20 Milyonluk İstanbul’dan geliyor bizim taş çatlasa 150 bin nüfuslu şehrimize kusur buluyorsun” diye. Allah arsa sahiplerine de müteahhitlere de daha çok versin. Lakin 31 yıllık bir aradan sonra şehre geri dönen bir gözün sözlerine de azıcık kulak vermekten bir zarar gelmez herhalde. Neticede uzayda yaşamıyoruz. Ülkenin başına gelenden olan bitenden haberdarız. Ülkenin son 20 yılına damga vuran siyasi, ekonomik gelişmelerin Kastamonu’ya da uğramasından daha doğal ne olabilir ki? Yine de,“şehrin böğrüne birer hançer misali dikilmiş teleferik direkleri çok şart mıydı?” diye sormadan edemeyeceğim.   Teleferik kötü bir şey değil, ama yapılış amacı bir yere çıkmak için olmalı. 2 tepe ara

TED FENDT VE META SİNEMA

Resim
Bir karalama defterini kitap niyetine okur musunuz. Bildiğin 64 sayfa çizgili deftere el yazısı ile yazılmış ve sonra çoğaltılmış bir defterden söz ediyorum . Ne doğru dürüst bir yayıncı görmüş ne de bir editör eli dokunmuş. Yazan zaten aklına eseni doldurmuş boş sayfalara . Bir öykü için uzun ama roman olarak da kısacık. Ve asıl bomba şu ki, anlatılan hikaye küt diye bitiyor. Hatta sizde uyanan his tam olarak son sayfaların kopmuş yada koparılmış olması. Ama böyle de değil. Çünkü kitabın sonunda son da yazıyor.  Anlatılanlar ise tamamen dramatiklikten yoksun aşırı sıradan şeyler . Muhtemelen bu kitabı yada doğru ifadeyle defteri para verip almaz ve okumazdınız . Peki bu bir film olsa seyredermiydiniz? Uzun yıllar boyunca film izleyemeyen biri olarak yaşadım.  Sanırım Covid yan etkisi olarak hayatıma sinema yaklaşık olarak 50 yıldan sonra girdi . Sinemanın edebiyattan daha iyi bir anlatı sanatı olduğunu düşünüyorum. Hayatımdaki edebiyat eksiğini sinema ile telafi ediyorum. Bi

ESKİ İSTANBUL'U "ANLAT İSTANBUL"

Resim
    Bir otobüs yolculuğundan bekleyeceğim ilk şeyler arasında değildi   “Anlat İstanbul” izlemek. Yoğun geçen bir memleket yolculuğundan dönüşü otobüsle yapmanın, bonusu bu oldu.  Yakınlarda sosyal medyada okuduğum bir otobüs yolculuğu övgüsünün  :  “ Bol bol top kek yerim, içerim, yazarım, okurum, uyurum, keyif yaparım . Ladies and gentlemen, this is your captain speaking" anonsu olmadan seyahat etmek, (sağ salim varmak koşuluyla) oh ne rahat ”   üzerine gelmesi de işin subliminal tarafı oldu : Kastamonu Özlem seyahat topkeki geliştirmiş tuzlu kraker ikram ediyor   yanında çayla da gayet güzel gitti. Yolculuğun ikinci yarısında yani mola bitiminde gece uykusuna azıcık kanmış bünyeye telefonun şarj olmama inadı ile çare “otobüs içi eğlence” diyerek film seçtirdim. Şükür ki yabancı filmlerin hepsi dublajlı çıktı. Anlat İstanbul tercihi çok da zor olmadı bu yüzden. Ben bu filmi seyretmiş olmalıyım   duygusu fazlaca baskın olsa da ilk defa seyretmiş gibi takıldım öndeki

BİR BAHAR AKŞAMI RASTLADIM SİZE ALEV ALMIŞTINIZ

Resim
  İnsanlık tarihinin son 150 yılına kadar doğayı veya diğer insanları resmetmek, sadece bazı yetenekli insanlara   bahşedilmiş  bir şanstı. Bugün     objeyi değil o objenin çağrıştırdıklarını yada imgesini resmetmek gerçek  sanat olarak adlandırılıyor. Somut olan değil soyut olanın peşinde sanatçı. Oysa öncesinde, soyut olanın bile somuta evrilmesi için çaba harcadı insanlık. Hiç görmediği yerleri, olayları, kişileri sanki   karşısında gibi resme dökmesi gerekiyordu. Resim sanat olmanın ötesinde bir belgeleme niteliğini de taşıyordu. İnsanlığın son 1.5 asırda  keşfettikleri ile bambaşka bir insanlık macerası başladı. Bugün bir sureti ele geçirmek , saklamak, başkasıyla paylaşmak mesele olmaktan çıktı. Kameralar suretleri hiçbir ressamın başaramayacağı gerçekçilikte kayda alıyor çünkü.  Bundan çok uzak olmayan bir geçmişte, bugün teknoloji adına sahip olduğumuz hemen hiçbir varlığa sahip değildik. Modern öncesi dönemin kavramları da farklıydı. Modern öncesi insanla modern in

BÜYÜK OYUNLARIN KÜÇÜK HESAPLARI : ŞİMDİ BORÇ SİLME ZAMANI

Resim
  Bundan birkaç sene önce araba satın aldığımız paralara şu anda telefon alabiliyoruz. Gelirlerimiz yok olmaya evrilirken temel tüketimi aşan ev ve araba gibi ürünlere ulaşmak imkansız hale geldi. Servet eşitsizliği gelir eşitsizliğini de unutturacak düzeyde ülkenin genlerine yerleşti. Türkiyeortalama eğitim düzeyi ilkokul 3 olduğu araştırmacılarca ispat edilmiş birortak akla kendi varlığını emanet etmiş durumda. (1) Türkiye küçük hesaplarla idare edilen kocaman bir ülke olarak Birleşmiş Milletler Katalogunda yerini alıyor. Ülke’de temel ve asli sorunun küçük hesapların peşinde gitmek olduğunu yakın zamanda Bankacılığı ayağa düşüren promosyon bankacılığı kavramı ile açıklamıştım. Normal şartlarda parayla satın alınması gereken Bankacılık hizmetinin üzerine para ödenerek sunulması olağanlaştı. Kolaycı Bankacıların   “Retention” taktikleri ile promosyon savaşları başladı. Bu savaşın galibi 3 yıllık maaş hesabı hizmeti almak için 7.500 lira tahsil eden emekliler gibi görülüyor.7

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

Resim
  Tek bir sigaranın insan yaşamından diğer şartlar aynı iken 5 dakika çaldığı söyleniyor. 7.9.2000’den bu yana , yani tam 8.035 gündür sigara içmeyerek hayatıma 1,5 yıl eklemiş oluyorum. Dünyada insan hayatını kısaltan hatta   erkenden bitiren pek çok şey varken 22 yılda hayata eklenen 1,5 yıldan bana ne demeyecek kadar pozitif bilime inanıyorsanız sizin için “Sigara Nasıl Bırakılır”ı yazdım. Öncelikle sigaranın fiziksel bir bağımlılık olduğunu kabul etmeniz lazım. Sigara bağımlılığının uyuşturucu bağımlılığından   farkı yok. Sigaraya ihtiyaç duyan akciğerlerinizin nikotin reseptörü alveolleri,   sürekli susayan bir ağız gibi kendisini nikotinle teselli edecek sigara dumanının beklentisi içindedir. Sigarayı fiziksel bağımlılık olarak tanımlamak birinci ve en önemli adımdır. Sigarayı ruh durumunu teselli etmek için;   kızdığında, mutlu olduğunda, zevke geldiğinde, heyecanlandığında, endişe duyduğunda   içen herkes aslında akciğer alveollerindeki nikotin reseptörü tüycükleri mutlu

ÖLÇEK EKONOMİSİ Mİ LEZZET EKONOMİSİ Mİ : KASTAMONU TATLARI

Resim
  Vedat Milor üstadı İstanbul'un en iyi dönerlerinden birini yapan Engin'e götürmemin hikayesi görselde yer alıyor . Buna karşın Vedat bey ilk tanışmamızda kendisine sitem etmeme haklı olarak şaşırmıştı. Şaka ile karışık  dünyanın en güzel dönerinin tanıtımına yaptığı katkı nedeniyle artık dünyanın en güzel dönerini yiyemediğimizden dert yanmıştım.  Memleketim Kastamonu’nun artık   kentsel sit alanı ilan edilmesi gereken “Kasaplar Çarşısı”ndaki Dönerciyle Vedat Milor’un tanışması kısa sürede işletmenin daha büyük bir dükkana taşınması ile sonuçlanmıştı. Bu değişiklik  hiç de hayırlı olmadı. Dönerin ölçeğinin büyümesi   lezzette aynı etkiyi yapmadı. Üretimi artan ve satış yeri değişen döner artık dünyanın en iyi döneri değildi. Hala çok iyi dönerdi ama Vedat Milör’ün birkaç porsiyon birden yediği en iyi döner değildi. Yeri değişen döner "iyi" bir dönerden fazlası olamadı. Vedat Milor'un porsiyonlarca döneri tüketerek İtalya’da yediği çeşitli etlerle mukayes

YAZARLAR NEDEN "AHLAK"SIZDIR

Resim
İnsanlık tarihini tanımlarken söze her zaman yazılı tarihten başlanır. Yazının     yada yazıya dökülmüş insanlık tarihinin keşfi insanın dünyadaki macerasının   gerçek hikayesini   yazmaya yada dinlemeye imkan verir. İnsanlık tarihi aslında bir yönüyle yazının ve yazan insanın tarihidir.Hatta çoğu zaman tarihi hep kazananlar yazar diye ifade edilir bu süreç. Tarihin büyük harfle yazılan mücadeleleri giderek rutinleştikçe insanlık artık hükümdarların ve onlara karşı koyanların hikayelerinin ötesine geçerek kendi sıradan yaşantısını da   hem okumaya ve hem de   yazmaya başladı.   Yazının Gutenberg’in matbaayı keşfinden İnternet devrimine   kadar geçen sürede özü hep aynı kaldı. Ne zamanki insanlık artık yazmak için kaleme, basmak için kağıda ihtiyaç duymaz oldu işte bu tarihin yazılı halinin de kırılmasına karşılık geldi. Önce haber alma için kullanılan yazı faaliyeti kökten değişti. Bir canavar gibi kağıt öğüten gazeteler, dergiler bir anda sanal dünyanın elinde bambaşka bir for