FİYATLAR NEDEN YÜKSELDİ?
Türkiye’de bazı şeylerin neden bu kadar pahalı olduğuna şaşıranlara da ben şaşırıyorum.
Bodrum’daki fiyatlar , Beyaz Fırın’ın pastaları ,Kuzguncuk Fırınındaki kurabiyeler ve buna benzer pek çok örnek. Kimi fiyatlar birer astronomik nesneye dönüşmüş durumda. Fiyatları takip etmek için teleskop gerekiyor.
Diğer tarafta kredi faizinin ayda %6 olması var. Basit hesapla elinizdeki 100 TL’nin bir sene sonra 72 TL'sinin faize gideceği ve cebinize 28 TL kalacağı anlamına geliyor bu. Öte yandan bu bile yanlış hesap . Çünkü aylık 6 yıllık 72 olan faizin %30’u kadar da devletin vergi faizi var. KKDF ve BSMV gibi janjanlı isimlere sahip olan bu vergilerin yıllık oranı da %24’tür. Başka ülke halkının 5 yılda ancak ödediği faizi Türkiye Cumhuriyeti faizin vergisi adı altında halktan tahsil ediyor. Buna da kısaca NAS deniyor. Yani siz de toplam basit maliyeti %96 olan bir krediyi kullanmak zorunda kalıyorsunuz.
Gelelim emlak ve araç fiyatlarına. Burada alıcılar aynı zamanda satıcı olduğu için artan fiyatlar çok da dert edilmiyor. Satıcılar zaten fiyatlar düşükken almışlar. Dolayısıyla artan fiyatlara kızmıyor tam tersi bundan mutlu oluyorlar. Kapalı devre tulumbaya benzeyen düzenin tek kusuru dışardan alıcı kabul etmemesi. Sisteme girmek için elindekini satman , upgrade etmen gerekiyor.
Bu emlak sisteminin bir de meşhur erke dönergeci olarak 1e 2 veren ayrı bir boyutu var. Aynı araziye aynı malzemeyle 2 katı ev yapıyorsunuz yada daha önceden buğday ekilen tarlalara 25 katlı apartman dikebiliyorsunuz.
Şehirde yaşayanların ortak çabasıyla, emeğiyle yaratılan kollektif rantı arsa sahiplerinden, müteahhitlere uzanan bir ilişki içinde başka kimseye zırnık koklatmadan sömüren bir düzen bu.
Son olarak köprüler , otoyollar , hava limanları ve tüneller . Devletin dolar üzerinden verdiği garantilerle devlete olan maliyeti birer gökcismine dönüşmüş durumda. Kullanıcısına doğrudan yansıtmanın imkansız hale geldiği o yüzden toplumun tamamına ödetilen bir bedelden söz ediyoruz.
Atatürk Türk Ekonomisinin 2024 görünümü üzerine bir Nutuk yazsa herhalde bu temel saptamalardan başlardı.
Peki fiyatlar neden bu kadar yükseldi? Suç fırsatçı satıcılarda mı?
Tabii ki hayır.
Satıcılar ekonominin aktörüdür yönetmeni değil. Ekonominin kurallar fizik kurallarından bile katıdır. Aya gitseniz orada yerçekimi farklı işler ama ayda bir koloni kursanız ekonomisinin kuralları Yozgat Çayıralan’dan farklı olmayacaktır.
Ben Ekonomistim diyenlere değil gerçek bir ekonomiste danışırsanız yaşadığımız bu kaotik dönemin arkasındaki meşhur görünmez elin sırrını size anlatacaktır.
Yaşadığımız iktisadi kaosun gerekçesine kısaca “Piyasa Talebi” deniyor.
Türkiye’de gelir eşitsizliği hep vardı ama serveteşitsizliği son 10 yılın en büyük icadı oldu. Servet eşitsizliği hem içeride öncelikle inşaat rantının fütursuzca yaratılmasından ve tüketilmesinden hem de ülkeye Birleşmiş Milletlere üye tüm ülke halklarının sınırsızca buyur edilmesinden kaynaklandı.
Gariban mülteciden söz etmiyorum. Dünyada gayrımenkul satışında Afganistan’dan Zimbabwe’ye kadar karşılıklılık ilkesi aramayan tek ülke son 10 yılın Türkiye’sidir.
Ülke halkının ortalama geliri aynı kalırken ülke içinden ve dünyadan, geliri bu ortalamayı ezen yeni bir piyasa yaratıldı.
Fiyatlar arz ve talebin kesiştiği noktada gerçekleşir. Ama siz piyasa talebinizi bozarsanız artık aynı mala çok daha fazla para ödemeye hazır alıcılarınız da var demektir. Ve piyasa dünyanın en zeki varlığıdır. Anında kendini bu alıcılara göre formatlar.
İnsan eşrefi mahlukat olduğu kadar Homo Economicus’tur. Gayet rasyoneldir. Kimse 5 kazanacağı yerde 4’e razı olmaz. Siz olur musunuz?
İktisat bilmeden Mikro İktisat bilmeden Piyasa Talebi bilmeden ekonomiyi anlamaya çalışırsanız ancak fiyatlara şaşırırsınız.
Evinizin arabanızın fiyatının artmasına hiç şaşırmıyorsunuz . Çünkü Homo Economicus’sunuz.
Ama kazanın doğurduğununa inanıyorsanız öldüğüne de inanmalısınız. Nasrettin Hoca büyük dedeniz sayılır.
Yorumlar
Yorum Gönder