EPİLOG
SONSÖZ
1991 ‘in Ağustos ayının ilk pazartesi gününde Ankara’da
Kenedi caddesinde Türkiye’nin ilk gökdeleninde başlamıştı hikaye.
2022 Temmuz'unun son Cumasında Kadıköy sahilindeki aslı 1950’lerden kalma
2000’lerde yenilenmiş binada bitiyor.
1991’de Sovyetler
dağılmamış, Berlin duvarı yıkılmamıştı daha. Üzerinden 3 on yıl ve 1 de ilave
yıl geçti. Milenyumda doğanlar şimdi 22 yaşına bastı.
1991’de ODTÜ’den mezun olurken yeni
kurulmuş bilgisayar sınıfında bilgisayarı açamayıp bozdu demesinler diye
sınıftan kaçmıştım. Bugün tam da dijital
çağın ortasındayız. Çağın değişimine tanıklık
ettik.
Bankanın kadim büyüklerinin Avrupalı Bankalara
öykünerek oluşturduğu ve ilk defa Uzmanların da çalıştığı İktisadi Araştırmalar’da“Financial Times”’in piyasalar
bölümünü okuyarak başladım İŞ’e.
Sonrasında ülke iktisadiyatının o günkü gidişi minik belde Şubelerinin yaşamasını zorlaştırınca Yomra’dan Kuyucak’a Anadolu’nun derinlerinde “Burada Bankacılık Kar Eder mi?” sorusunun yanıtını arama faaliyetleriyle bir tür yarı müfettiş gezmeleriyle devam etti hikaye. 1994 yarı olmadan artık iş adresim Konstantiniye yani İstanbul olmuştu müfettiş olarak. Madem yarım yapıyorum tam olsun diyerek 1994’ten 2002’ye kadar bu defa cebimde müfettiş kimliği ile Viranşehir’den Havsa’ya Türkiye’yi dolaşmaya devam ettim.
2002- 2015 arasında Genel Merkezin ( bence hiç bir zaman fildişi kaplı olmayan) kulesinde bu defa nerede görev verirlerse orada “en iyisini yap” sözünün peşinden gittim. Bir kaç ejderha tuttum ağzımla. Ne diyor ejderhaların ustası Ursula Le Guin ; "Ejderhaları inkar eden ejderhalar tarafından yutulur"
2015’te pek çokları farkında olmasa da, “Bana göre”
dünyanın en zor işi olan “Güncel Şubecilik”te önce Beyoğlu’nun sonra Kadıköy’ün geçmiş anılarını hüzünle arayan binalarında "KARMA"yla tanıştım:
"Başkalarının size davranışı onların karmasıdır. Sizin onlara davranışınız sizin...."
1991’e
kadar geçen 22 yıl ve bundan sonraki
yıllar arasında bir göz kırpması oldu 31 yıl.
“6 ay uyuyup uyanalım her şey çok güzel olacak” diyenler ülke yönetiyor. 31 yıl süren bir uykudan uyandık. Her şey o kadar da güzel mi acaba? Pek değilse muhtemel ki konu aydınlanma bahsindeki eksiklerindendir.
Bu yüzden bir aydınlanma adamı olan Atatürk’ün “sermayenin azlığına bakarak umutsuzluğa kapılmayın zeka dikkat namus, teknik ve sistematik çalışmak kafidir” diyerek vizyonunu çizdiği kurumda sadece bu sözün gereğince hareket ederek geçirdiğim zaman için tabi ki üzülüyor değilim.
Zaten öyle
olmasa Hayyam şu dizeyi yazmazdı :
“Körler onu
görmese de Yıldızlar vardır”
Ben
yıldızları yakınımda görenlerden oldum. Küçük Prens gibi yıldızım da var mı
bilmiyorum. Bana göre var. 14.6 Milyar yıl önceki bir yıldızın ışığı
bile bugün gözümüzün önünde parlıyorsa bizim birkaç on yıla sığan hayatlarımızın ışığı için çok daha fazla iyimser
olma sebebimiz var.
Ursula Le Guin'den alıntı ile;
"Yaratıcı yetişkin büyümemiş çocuktur"
Yine de 31
yıllık bir CV’nin çatısında sadece tek adres olmasının mahcubiyetinin izahını
sadece bu kurumda çalışanlar bilir. Merak edenlere bizzat da anlatırım.
Bankacılığın, insanın en güzel tarifi olan Homo Faber yani “Üreten İnsan” olma özelliğinin bir sonucu olarak hiçbir zaman sona ermeyeceğine inanıyorum. İnsan aklı doğaya bir şeyler kattığı sürece insan biriktirmeye devam edecek. İster galaksiler arası yolculuklar yapsın, isterse telekinesi ile Patagonya’dan Kuzey kutbuna ışınlansın. Birileri artı ürününü saklamak için Banka arayacak. Frank Herbert bir artı değer saklama hikayesi olan Çöl Gezegeni Dune’da :
“Hayatın gizemi çözülecek bir soru değil yaşanacak bir deneyimdir” diyor.
Sevgili Babama 1986 yılında üniversite sınavında son anda Hukuk
Fakültesi yerine ODTÜ’yü tercih ederek yaptığım vefasızlığa rağmen içim rahat. Bir
Bankada geçirilen ömür çağlar
ve zamanlar üstü biraz çünkü.
“Alkışı,
ihaneti, sesi ve sessizliği” görerek geçen 31 yılın sonunda beni duyan herkese yine Frank Herbert ile selam ediyorum:
“Geçmişte
yaşamak imkansız, bugünü yaşamak zor ve gelecekte yaşamak kayıptır”
Yorumlar
Yorum Gönder