Taraftarsız Oyun: Olanaksız Gerçeklik
Çağatay Arslan- 12 Mayıs 2025 Neden bir takım tutarız? Kendimize çok fazla sormadığımız, sorgulamadığımız bir başlıktır takım taraftarlığı…Çok küçük yaşlarda köklenen bir duygu, bir bağımlılık ve empati hali diye düşünmek yanlış olmaz.
Türkçe’ye taraftar olarak giren sözün Türkçe’de de kullanılan yaygın bir diğer ifadesi “Fan”. Bir takımın taraftarı olmak aynı zamanda Fan’ı olmak demek diğer bir ifadeyle.
Fan sözcüğü dinsel bir temele dayalı. İnsanlık hafızasına 16. Yüzyılın ortalarında girmiş. Fanatik ifadesinden geliyor. Aşırı bir coşku ve yoğun bir sorgusuz bağlanmanın ifadesi.
Taraftarlığın hayatın pek çok alanına sirayet ettiğini başta siyaset olmak üzere pek çok konuda taraf ve taraftar olduğumuzu düşündüğümüzde spor taraftarlığı bağlılığımızı en az sorguladığımız başlık olarak yerini alıyor.
Hatta çoğu zaman siyasetteki taraftarlık takım tutar gibi destek göstermekle itham edilir ve insanlardan daha sorgulayıcı olarak siyasal tavır göstermeleri beklenir.
Spor ve özellikle futbol ise taraftarlığın nesnel bir temele bağlanma beklentisinin en düşük olduğu alandır. Kimse tuttuğu renklerin üzerinden açıklama yapmaya çaba sarfetmez. En fazla bu bağlılığı nasıl edindiğine dair hatırasını paylaşır.
Benim kişisel tarihimde taraftarlık maceram Babam’ın 70’li yıllarda pazardan aldığı siyah beyaz desenli bir kazağa dayanıyor. Kendisi Fenerbahçe’li olduğu halde abime aynı kazağın sarı kırmızısını alan Babamın bu konudaki açıklaması evde farklılık olmasını tercih etmek olmuştu.
Herkes tabi ki Babam kadar demokrat değil. Çoğu zaman yeni katılan aile bireyleri, özellikle de erkek çocuklar taraftar akrabaların rekabetine maruz kalır herkes yeni bireyi kendi taraftarı yapmaya çalışır.
Babamın tam tersini hayata geçirdiği bu gelenek taraftarlığın nesilden nesile devamı için gösterilen gayretin bir tür yeniden üretimin göstergesi olarak düşünülmektedir.
Modern tanımlamalarda taraftarlığın arkasındaki motivasyonlar maddeler halinde sıralanmış.
Buna göre;
Taraftarlığın birincil faydası eğlence değeri. Taraftarlar birlikte eğlenen insanlardır. Sadık bir taraftar diğer taraftarlarla beraber eğlenmeye hak kazanır. Beşiktaşlıların maç günlerinde Beşiktaş çarşısında ve stada gidiş yolunda yaşadıkların duygular ancak sadık bir taraftar olarak keyfi çıkarılan bir rutindir. Taraftar olmadan da buradaki atmosferden etkilenirsiniz ama bir taraftar için buradaki eğlence kat be kat fazladır.
Özgünlük taraftarlığın bir diğer motivasyonudur. Taraftar takımla olan ilişkisini anlamlı ve gerçek bulur. Bu belki de anlaşılması en zor boyuttur. Bunun karşısında onlar senin için üzülüyor mu repliği vardır. Oysaki bir taraftar için takımın kazanması kendi zaferi ile eş değerdir. Kayıp ve kazanç somuttur. Bu duygusal ilişki belki de bir yönüyle taraftarlığın (fan olmanın) yukarıda belirttiğimiz dinsel köklerine referans vermektedir.
Takımla ve oyuncularla kurulan bağ taraftarlığın olmazsa olmazıdır. Özellikle başarı dolu zamanlar bu bağları daha da sıkılaştırır. Her bir oyuncu ile birebir özdeşleşme gerçekleşir ve takım artık 3.şahıs olmaktan çıkar.
Takımların tarihi, geçmişi ve geleneği de önemli bir motivasyon kaynağıdır. Bizde 3 İstanbul takımı da bu geçmiş köklerin mitolojisine fazlasıyla hakimdir. Bu konuda onlarla rekabet eden diğer takımlar da bu mitolojiyi yaratma çabasıyla öne çıkmaya çalışmaktadır.
Taraftarlığı güçlendiren bir diğer başlık ise grup psikolojisi ve grup bağlılığıdır. Aidiyet hissi insanları takımlarıyla bir arada tutar ve aralarındaki bağı güçlü kılar.
İyi gün dostu taraftarlığı makbul olmasa da taraftarlığın başarıya endeksli halini temsil eder. Kazananın yanında kaybettiğinde ise görünmez olan taraftarlık da zaman zaman karşımıza çıkar.
İyi gün dostu taraftarın bir üst modeli ise hep kazananın yanında olan taraftar modelidir. Buna taraftarlık denir mi bilinmez ama kazanan haklıdır teziyle üzülmeden hep kazananın yanında olan bir taraftar tipolojisinden de söz etmek mümkündür. Endüstriyel futbolun yan ürünü olarak da görülebilir.
Diğer uçta ise ölümüne taraftar modeli vardır. Bu modelde takımın kazanması kaybetmesi önemsizdir. Tek gerçek takımla beraber olmaktır.
Taraftar olmadan özellikle bir takım sporu rekabetinin içine girmek mümkün olmaz. Türkiye’de ekonomik koşulların olumsuzluğu taraftarlığı özellikle nicelik açısından erozyona uğratmaktadır. (1)
Taraftarın niceliksel olarak görünmez olması kaçınılmaz olarak niteliksel bozulmayı da beraberinde getirmektedir. Kötü paranın iyiyi kovması gibi kötü taraftar da iyi taraftarı tribünden uzaklaştırmaktadır.
Kamusal alanların eksikliği, yapılan devasa statlar içinde taraftar görünürlüğünü daha da zavallı bir hale sokmaktadır.
Türkiye’de kamusal alanın güçlenmesi futbolun seyircisine de kavuşmasına vesile olacaktır. 3 büyüklerden ibaret oligarşik futbol düzenini aşmak Başakşehir vb. seyircisiz tepeden inme oluşumlarla değil halkla bağ kurabilmiş yapıların hayata geçmesi ile mümkün olabilir. (1) https://www.linkedin.com/posts/futbolekonomi_s%C3%BCper-ligde-12-kul%C3%BCb%C3%BCn
-ortalama-seyirci-activity-7313968189393055744-oJnb/?utm_source=share&utm_medium=member_
|
Yorumlar
Yorum Gönder