EMEKLİLİKTE AKP'YE TAKILAN BİR ÜLKE

EMEKLİLİKTE AKP’YE TAKILANLAR



Marx bugün canlansa ve kendisinden sonraki kapitalist dünyaya dönüp baksa İşçi Sınıfının neden devrim yapmadığına dair iki kapitalist buluşu teşhis eder ve kapitalizmi bunlar için tebrik ederdi .
Bunlardan birincisi taksitli kredidir.
Marx’ın yazılarına göre işçi sınıfının alım gücü öylesine yetersizdir ki bir noktadan sonra kaynaklara ulaşamayacak ve devrim yapmaktan başka çaresi kalmayacaktır.
Kapitalizmse taksitli krediyi keşfederek işçi sınıfının devrim yolunda yürümesini engellemiştir.
Gelecekteki kazançları piyasa faizinden iskonto edip işçi ve emekçi sınıfına ilave alım gücü vererek Marx’ın tahayyül ettiği devrimin önüne geçilebilmiştir.
Marx’ın en çok şaşırdığı ikinci kapitalist icadınsa emeklilik olacağına kuşku duymuyorum. Alman birliğinin kurucusu baş muhafazakar Otto Von Bismarck’ın baş belası Marksistlerden kurtulmak için 70 yaşını geçenlere maaş bağlama fikrinin kurucusu olmasına şaşmamak gerek.
Sonuçta Marx devrimi Rusya’da beklemiyordu tam tersine Almanya’yı devrim için ideal bir ortam olarak görüyordu. Ancak Almanya Sosyal Demokrasisi kimilerine göre döneklikti ama sosyalist devrimin de önüne geçebildi.
Devrim az gelişmiş Rusya’ya kısmet oldu. Marksizm bir devlet kapitalizmine dönüştü. Bu deneyimin Marx’ın öngörüleri ile çok da uzlaştığını düşünmek iyimserlik olur.
Reel sosyalizm tarihe gömülürken, Marx’ın ideallerinden yola çıkan sosyal demokratlar başta Avrupa olmak üzere gezegenin tamamında kapitalizmi tımarlama konusunda gayet güzel işler çıkardılar. Darısı başımıza diyeceğimiz sosyal demokrasinin, (iflah olmaz Ortodoks Marksistler ne derse desin) işçi ve emekçi sınıfına pek çok kazanımları sağladığını göz ardı edemeyiz.
Yazının başında ifade edilen iki kapitalist icat da AKP’nin kaotik/kamikaze iktisadiyatının kurbanı olarak 2020’ler başlarken Türkiye için önemli ölçüde anlamlarını yitirdi.
Türkiye’de gerçek anlamda dünya ile entegre kapitalist bir finansal sistemin kurulması için 2000’lerin başını beklemek gerekti. 2001 krizinden sonra AKP’nin iktidar dönemine denk gelen bu entegrasyonla , taksitli bireysel borçlanmanın da aralarında olduğu pek çok bizim için yeni finansal ürün yaşamamıza girdi.
2010ların ortalarında başlayan “ekono-politik” krizle ülkenin bütün ayarları bozulduğunda bu finansal ürünlerin anlamlarını ve kullanım amaçlarını yitirmeye başladıklarını gördük.
Bugün kullanılan herhangi bir bireysel kredinin geri dönüş tutarı çok kısa vadelerde bile kredinin anaparasının kat be kat üstüne çıkıyor. Üstelik Sn. Şimşek kredi faizinin üzerine %30 da vergi görünümlü “devlet faizi” ekliyor.
Yine de bu finansal kaosla yok olan kredi imkanları için AKP’lilerle konuştuğunuzda “bizden önce bunlar zaten yoktu” bahanesini duyabilirsiniz. Haklı olmasalar da en azından bir argüman olarak buna kafa sallanabilir.
Gelelim ikinci icada yani Emeklilikle ilgili olanlara. Türkiye’de AKP’den önce bireysel kredi gerçekten büyük orandayok hükmündeydi belki ama emeklilik vardı. Sizi temin ederim.
Üstelik emeklilik AKP’nin 2010’lara kadar berbat ideolojik tercihlerine karşın iktisadiyatta sağlanan iyileşmelere istinaden hoş görülmesine de katkı sağlamıştı. EYT olarak bilinen kitlenin başına gelenler uzun yıllar kamunun bütçe dengesine katkı sağladı.
1999’da AKP iktidara gelmeden 3 yıl önce emeklilik düzenlemesi yapılmış, sonrasında EYT olarak hayatımıza dahil olan mağduriyet ekonominin kurtarılmasına katkı vermişti.
20 ve 25 yıl olan kadın ve erkek emeklilik çalışma süreleri uzatılarak Kamunun üzerindeki önemli bir yük bertaraf edilmişti. AKP siyasal İslamcı ajandasını , etrafına topladığı muhafazakar entelejensiyayı ve havuz medyasını beslemek için kullandığı kaynakların bir kısmını artık daha uzun çalışmak zorunda kalan emekçilere de borçluydu.
1999’da emeklik yaşını uzatanlar AKP Türkiye’de “kendi adamlarını” her makama getirsin diye değil, Türkiye ekonomisi istikrardan uzak kalmasın diye bu düzenlemeyi yapmışlardı. Popülizmden uzak bu düzenleme, düzenlemeyi yapanların siyasi ikballerine mal oldu. Bu acı ilacı içirenler bir daha iktidar yüzü göremedi.
AKP ise kendisinden önce yapılan düzenlemenin sağladığı istikrar ortamının avantajlarını kullanırken, bu ekonomik tercihlere karşı çıkış arayan kitlelerin de desteğini aldı.
2002’den bu güne (son zamanda topal ördeğe dönse de) iktidarı kimseye koklatmayan iktidarın ekonomi yönetimi uzun süre Babacan/Şimşek tandemi idi. Bu ikilinin ideolojik bir arkaik soğuk savaş partisinin lideri olmayı tercih eden Erdoğan ve AKP’nin halktan hızlı kopuşu ve 2015 Haziran seçimlerini kaybedişi sonrası gemiyi terk ettiklerini biliyoruz.
İdeolojik tercihlerini zamanla daha da katılaştıran iktidarın ekonomide duvara toslaması politik alandaki hatalarla beraber ilerledi. Politika ve ekonomi at ve araba misali birbirini çekti. Türkiye 2015’teki Haziran seçimlerindeki sonuçların reddedilmesinin, halk iradesine sırt dönülmesinin ceremesini ekonomide çekti.
İç ve dış politikadaki tercihler ekonomiyi yıprattı. Para ve maliye politikası gereklerine sırtını dönen iktidarın çareyi kendi giden ama “Türk tipi Makro İhtiyati Politikaları” yadigar kalan Babacanist ekolün Bankacılık düzenlemelerinde bulması şaşırtıcı olmadı.
Bu yaklaşımın örneği olan 2017 Yüksek Doz KGF kredileriyle suni solunum verilen ekonominin ipini ise Nebati/Kavcıoğlu ikilisi çekti.
Faiz sebep “hiper enflasyon ve devalüasyon” sonuç oldu.
Bütün bunlar olup biterken aralarında bendenizin de olduğu çalışanların 1999’da belirlenen emeklilik yaşları dolmaya başlıyordu. 1999’da müdahale edilmeseydi 2016 yılında emekli olacaktım. Emekliliği tam 6 sene sonra 2022’de hak ettim.
1991 Ağustos’unda okuldan mezun olduktan sadece 1 ay sonra başladığım çalışma hayatımın sonunun Nurettin Nebati’nin bakan, Kavcıoğlu’nun TCMB başkanı olduğu zamana denk gelmesinin suçlusu ben değildim.
Ama gerçek şuydu 2016’da 1 dolar 3 liraydı ve 2022’de aynı dolar 15 lira olmuştu. 2016’da 100 birim olan ev fiyatı 2022’de 1000 birime gelmişti. Türkiye ekonomisi 2016’da da süper değildi ama 2022’de tek sözcükle berbattı.
1991’de çalışmaya başlarken kurumla 2016’da emekli olabilmek üzerine sözleşmiştik. Ama 1999’da oyun devam ederken kural değişti ve emeklilik tarihim 2022’ye uzadı. Kriz olmasın diye emekliliğim uzamıştı. Ve ben Türkiye tarihinin görüp görebileceği ve davullar çalarak davet edilen bir krizin tam orta yerinde emekli olmak zorunda kaldım.
Kriz olmasın diye feragat ettirildiğim hakkım krizin tam ortasına denk geldi.
ENAG verilerini artık CİMER bile referans kabul ediyor. Anlı şanlı Banka genel müdürü koltuğuna oturanlar kredi ürünü sansa da aslında nakit paranın yerini alan Kredi Kartı hacimleri bize gerçek enflasyonu söylüyor. İster bu verilere bakın isterse enflasyon/döviz kuru ilişkisine bütün hayatları boyunca reel enflasyona göre prim biriktirenler 2018-2023 arasında hayatımıza sokulan sürreel enflasyona göre emekli oldular.
Biriktirdikleri kıdem tazminatı enflasyonun manipüle edilmesi nedeniyle traş edildi hatta kökünden kesildi.
Artık sesi daha az çıkan yandaş yazarlardan birine enflasyonu saklama projesinin hemen başlarında şu soruyu soruyordu Bakan : Dolarla mı maaş alıyorsunuz?
Yandaş yazarı güldürürken(maalesef) düşündüremeyen bu sorunun cevabı hayır olduğu için Türkiye’de emekliler Türk Lirası üzerinden biriktirdiklerini neredeyse bütünüyle yitirdiler.
Kıdem tazminatını yıllar boyunca gıdım gıdım toplayan insanlar devalüasyonla eriyen tazminatlarının karşısında seyirci kaldılar.
2022’de emekli olduğumda verilen kıdem tazminatıyla Bankanın bana kullandırdığı makam aracını bile satın alamıyordum. 2 sene önce emekli olan meslektaşlarım bunu yapabiliyordu. Emekli ikramiyesiyle bir ev bir araba alınan günlerse Keloğlan Masalı gibi kulaklarımızdaydı.
Birebir yaşadığım bu döneme dair olarak dava haklarımın saklı olduğunu ifade etmeliyim.
Türkiye’de emeklilerin hayatlarından çalınan zamanlar, paralar AKP’nin hayali projelerine ve yandaşların beslenmesine kaynak oldu.
1999’da yapılan emeklilik düzenlemesi 2023 seçimlerinde AKP’yi Ayasofya’nın bile kurtaramayacağı bir noktaya gelindiğinin anlaşılması üzerine iptal edildi. EYT’liler emeklilik hakkı kazandı.
Kriz olmasın diye yapılan düzenleme çok daha büyük bir krizin ortasında lağvedilirken bütün bir toplum popülizmin etkileriyle yüzleşmek zorunda kaldı.
2023 seçimlerinden sonra Babacan değil ama Şimşek’in geri dönüşü ülkeyi rasyonel ekonomi rayına sokma taahhüdü veriyordu.
Şimşek’in hala kendisini sadece AKP’ye yandaş basına saklaması ve gerçek ekonomistlerle yüzleşmekten kaçınması irrasyonel ekonominin faturasını kimin ödediği sorusunu yanıtsız bırakıyor.
Erdoğan/AKP rejiminin tekrar tesisi için çabalamaktan öte bir ajandası olmayan iktisadi reformlar; eksik ve güdük kalmaya mahkum. İrrasyonel dönemin geriye yönelik düzeltilmesi, sorumluların belirlenmesi ve mağdurların haklarının teslim edilmesi gerekiyor.
Türkiye’de 2018-2023 döneminde TÜİK verilerinin nasıl derin bir manipülasyona tabi tutulduğu artık herkesin bildiği bir sır değil. Herkesin bildiği bir gerçeklik
Bu veriler üzerinden yapılan hesaplamalarla mağdur edilen kesimlerin başındaysa emekliler geliyor. Gerek emekli maaşları, gerekse kıdem tazminatları fiktif enflasyonla budandı. Dolarla maaş almayanlar Türk Lirasıyla aldıkları maaşların alım gücünün yokoluşuna seyirci kaldılar.
AKP iktidarının kendi sonunu geciktirmek için feda ettiği Türkiye makro ekonomisinin ne dünya ekonomisindeki trendlerle ne herkese aynı etki yaratan pandemiyle ne de krizlerle ilişkisi bulunuyor.
Türkiye’yi kendi arzu ettikleri şekilde düşünen insanlardan mürekkep bir toplum olarak kurgulama planı bütün krizlerin sebebi. İdeolojiye saplanmış rejimlerin en büyük zararı piyasaya ve ekonomiye olacaktır.
Demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve güçler ayrımından uzak durmanın cezasını toplum hep birlikte öder.
Türkiye’de gelir eşitsizliğinin artışı, servet eşitsizliğinin zirve yapması ve ücret gelirlerinin toplam hasıla içindeki payının gerilemesi bu cezayı en çok bordro mahkumlarına kesti. Emekliler bu mahkumiyette en ağır cezanın hükümlüleri oldular.
AKP’nin son bulduğu çözümle emeklileri öğrenci yurtlarında tatile yönlendirmesi karşısındaki kitleyi hafife aldığının en büyük kanıtı. Bir toplumun uzun yıllar emeğiyle çalışan insanları hafife alan bir iktidara bir süre tahammül gösterse de bunun sürekli olamayacağı açık.
Türkiye gelir ve servet dağılımını bozan bu ideolojik saplantılı iktidardan kurtulmaya tam da bu nedenle ihtiyaç duyuyor.

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

EPİLOG

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum