EUROPA 2023: KAOS YENİ(DEN) BAŞLIYOR
20.yüzyıl afili millenyumda yani 2000’de bitmemişti. Asıl
bitiş yılı 1991’di. 1991 : 20.yüzyılı önceki tüm zamanlardan farklı kılan ve 2.
Dünya Savaşından hemen sonra başlayan müthiş dönüşümün geri dönmemek üzere
kırıldığı yıldı.
1945-91 arasında dünyanın yaşadığı garip ve tarifsiz ruh
halinin izleri 1991’den sonra yavaş yavaş silindi. Lars Von Trier Europa’yı bu
izler henüz taptaze iken çekmişti. Hatta izlerin pek çoğu daha bugünkü şeklini
bile almamıştı.
Europa o zaman da hak
ettiği ilgiyi görmüş belki de Lars Von Trier’i
her ne olabildiyse o olması için
desteklemişti.
Savaş sonrası Avrupa’nın ruhunu tren yolculukları ve
yıkıntılar arasından anlatan, kafa karışıklıklarının derinliklerini ölçen bu
film için ilave tek bir cümle edebilmek ancak onu yeterince uzun zaman sonra
tekrar izlemekle mümkün olabilir.
2023 bunun için uygun bir zaman mı?
Soğuk Savaş bittiğinden beri neredeyse ilk defa soğuk savaş
taraflarını eski günlerdeki kamplarına yakın noktalara taşıyan Ukrayna Savaşını
da gördüğümüz bir yıl olarak benim cevabım “gayet mümkün olduğu” şeklinde.
1991’den 1945’i anlatan bir film için 2023’de söz
söylediğinizde bagajınızda asıl hikayeye göre tam 64 yıllık ilave yük var
demektir. 1945 artık 46 değil 78 yıl geridedir ve buna 1991’den beri geçen 32
yılı da eklemek gerekir.
Anıların ve acıların henüz elle dokunulabilir olduğu bir
zaman diliminden bunun anlatıya dönüştüğü bir zaman dilimine geçtik. 1946’yı
iyi hatırlayan çok az insan aramızda artık. Oysa 1991’de bunlardan bolca vardı.
Diğer yanda 1991’den bu yana geçen 32 yıl ise o tarihte daha doğmasına 10 yıl
kalanları bile birer yetişkine dönüştürdü.
1991’de 1945’e baktığınızda tek amacın Nazileri (haklı
olarak) yenmek olduğu bir savaş görüyordunuz. Bu savaş kazanılmıştı ama her an
bu canavarlar tekrar hortlayabilir dünyayı yeniden kaosa sürükleyebilirdi.
Naziler uzaylı değildi. Onlar son derece sıradan aile babaları ve kadınlarıydı. Aramızdaydılar; ufacık
çocukları, masum görünen kadınları bile kandırabilirlerdi. Ve onlara karşı
mücadele tavizsiz olmalıydı. Ve öyle de oldu. Ama kısa bir süre sonra tehdit
kazananların arasındaki çekişmeden doğdu.
Kazananlar her konuda anlaşmıyordu. Doğu ve Batı arasındaki
bölünme Avrupa’yı 2.Dünya Savaşı anılarına yakınlaştırdı. 1991 bu anıların
silinmeye başladığı yıldı. Tarih sona ermiş ve bundan sonra yepyeni bir tarihin
sayfaları açılmaya başlayacaktı.
Europa bu sayfalar açılırken hikayenin nasıl başladığını
bize gösteriyordu:
Bir Amerikalı tam da savaş bittiğinde Almanya’da kendine
görev düştüğünü düşünerek pek de iyi görünmeyen bu yıkıntıları onarmak için
yola çıkar. Amerikalılar aslında dünyaya bu misyonu yerine getirmek için
gelmemiş midir zaten?
Kendisi için bu macera kısa süre sonunda dönülmez felakete
dönüşse de başka Amerikalılar onun yerini alacak ve Avrupa onarılarak
eskisinden de parlak hale gelecektir.
Avrupa’nın bir tarafı parlarken diğer tarafı fazla ışıktan
duyduğu rahatsızlığı araya demir bir perde çekerek gidermeye çalışır. 1991 bu
perdenin kırıldığı yıldır.
1991’den bu yana geçen 32 yıla rağmen 1991’e hiç olmadığı
kadar yakınız. Ukrayna Savaşı vesilesiyle kulağı çınlatılan Nükleer Silahlar
1991’de biten soğuk savaşın alameti farikasıydı çünkü. Soğuk Savaşın asıl tarafları
kendilerini kötü anıların fazlasıyla yakın olduğu yeni türde bir karşıtlığın içinde buldular. Bu defa bunun adına soğuk savaş diyemiyoruz. Soğuk değil yakıcı bir savaş çünkü. Üstelik
amaçları gizlemek için ideolojik kaftanlar da giyilmiyor. Rusya’da bırakın komünizmi, karşısında ona
itiraz eden Avrupa ülkelerindeki solcu partiler kadar bile sosyalist ideal
kalmadı.
O zaman Europa’nın tasvir ettiği kaosun “güvenle” devam
ettiği bilgisini verebiliriz. 1945’de
başlayıp 1991’de bittiği sanılan kaostan söz ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder