EFSANELER ŞEKİL DEĞİŞTİRİR
ABD’nin 1899
yılında patent işlerinden sorumlu dairesinin başkanı olan Charles Duell
kendisine haksız olarak atfedilen bir sözle anılır. Aslında onun söylediği söz
20.yüzyıl başlarken gerçekleşen icatların nasıl büyük bir dönüşüme imza
attığına dairken bu sözü mizahla karıştıranlar “Yapılacak icatların tamamı
yapılmıştır . İcat edilecek bir şey kalmadı diyerek sözü çarpıtırlar”
Sonuçta
sözün mesuliyeti Bay Duell’e kalsa da sonuç değişmez. İnsanlık tarım devrimini
gerçekleştirdiği 10 bin yıl öncesinden ve belki ondan da önce başlayan icat
yapma serüvenini 20 .yüzyıl boyunca zirveye çıkarmıştır.
İnsanoğlunun
icat edemediği çok az şey kaldı. Özellikle dijital devrimle ve iletişimin
yaşadığı dönüşümle beraber dünya bambaşka bir yere dönüştü.
1988 yazındaTeksas’ta yangınlardan yorulmuş ormanda yol çizgisi yapan iki işçininhikayesini anlatan Prince Avalanche’ı izlerken bu teknolojik dönüşümün
etkilerini tüm derinliğiyle hissediyorsunuz.
Aslında
değişimin uğramadığı tek alanı da bu vesileyle fark ediyorsunuz. İnsanlığın
tekerleğin keşfinden bu yana hareket edebilmek için mecbur kaldığı dönen
yuvarlak dışında hiçbir şey aynı değil.
İnsanlar hala kendilerini bir yerden diğerine transfer için geleneksel yöntemin dışına çıkamadılar, hala 4 tekere (2 de olur) muhtaçlar. Teknoloji ne denli gelişirse gelişsin ışınlanma henüz keşfedilemedi .
Oysa iletişimi ışınlamayı keşfetti insanoğlu. 1988 ise bu keşfin henüz insanlığı dönüştürmeye başlamadığı bir yıldı. 1988’de okuma bilen herkes muhtemel ki hayatında mektuba yer vermiştir. Telefon tabii ki hayata dahildi ama ona ulaşmak için bazen saatlerce yol tepmek ve jeton denilen kocaman tuhaf paraları kullanmak gerekmekteydi.
Teksas ormanının derinliklerinden tok bir Almanca eğitim dersi yankılanıyor. Sevdiği kadınla Almanya’ya gitme ve ona Almanca rehberlik etme hayali için ısssız bir ormanda kasetten dinlenen Almanca kursundan daha iyi bir yol arkadaşı olabilir mi?
Genç
ekstravertimiz yayından memnun olmasa da henüz keşfedilmemiş Z kuşağına
dahil olmadığının da bilincinde ve ustasının isteklerine uymanın uzun dönemde
yararına olacağını ister istemez kabul ediyor.
Extravertin hafta sonu macerasındaki romantik başarısızlık, üzerine intravertin kasabada bıraktığı karısının yanlızlıktan sıkılarak kendine yeni bir eş bulması ile ikilinin dünyaya dair algıları pek de iyimser hal almamıştır. Üstelik genç kendinden 20 yaş daha yaşlı bir kadınla geçirdiği maceranın sonunda kadının mucizevi bir biçimde hamile kaldığını öğrenmiştir.
İcatların insanları dönüştürdüğüne inanmak için elimizde çok fazla sebep var. Ama diğer yandan bakarsak dönüşen sadece duyguların hızı. İcatlar duygularımızı hızlandırsa da hala insanın özü aynı.
Bu coğrafyada 12000 yıl önce bir arpa tanesinin fermantasyonuyla başlayan hikaye gök kubbenin altında hiç
değişmeden devam ediyor. İnsanlık efsanesi devam ediyor. Zaten efsaneler sadece
şekil değiştirmez mi?
Yorumlar
Yorum Gönder