BAHAR İSYANCIDIR
6 Şubat Depremi ile yıkılan 10 şehrin neredeyse tamamının
meydanlarında sokaklarında el arabası ile meyve satan seyyar satıcılara rastlarsınız.
Güneydoğu’nun bereketi ile tarlalardan fışkıran meyveler ister karpuz gibi
kocaman ister kayısı gibi minnak olsun seyyar satıcılara
hayatlarını kazanmak için bir şans verir. Dünya denen kürenin güneyinde
eğitimden ve sosyal adaletten nasibini az alan coğrafyalar için seyyar
satıcılık önemli bir iş ve ekmek kapısı olagelmiştir.
Muhammed Buazizi 27 yıllık kısa hayatının tamamını
yoksulluk içinde geçiren Tunuslu bir seyyar satıcıydı. Onun, bu mütevazi işi bile
yapması için ondan rüşvet bekleyen bir sisteme katlanma eşiği bir Aralık günü
doldu.
O gün hayatını sürdürmek için tek bildiği işini bile yapamadığını anlamıştı. Kendini ateşe
verdi ve ağır yaralandı. 18 gün hayat mücadelesi verdikten sonra hastanede
öldü.
Muhammed kendini yakmamıştı.
Muhammed aslında Kuzey Afrika’dan Ortadoğuya kadar çok geniş
bir coğrafyayı ateşe vermişti.
Muhammedi yakan ateş bu geniş alanda pek çok şeyi geri dönüşü
olmaksızın eritmiş ve dönüştürmüştü. Arap
Baharının fitilini Tunuslu bir elma satıcısı ateşlemişti. Türkiye bir Arap
ülkesi olmadığı için bu süreçten etkilenmemiş gibi görünse de Gezi’de yaşananların
en azından dış görünüş olarak Arap Baharından çok da farkı yoktu.
Kahir ekseriyeti gençler olan bir kesim son derece somut
bir gerekçe ve toplumsal iç güdü ile bir Parkın betona dönüşmemesi için mücadele
etmişti. Üstelik bu betona dönüşümün fikir babası olan siyasi iktidarın
gönlünden geçen de Türkiye’yi Arap Baharının karşı çıktığı Ortadoğu tarzı otokrasi ve din odaklı bir
sıkıştırma ile yönetmekten başkası değildi.
Halkın feraseti ile bir Türkiye baharı olarak gösterdiği bu karşı
duruşun ne denli haklı olduğu seyyar satıcıların meydanlarında karpuz ve kayısı
sattığı şehirlerin uğradığı beton yıkımlarıyla kanıtlandı. Bu nedenle bu yazının asılkonusu olan Hedi’nin hikayesini anlatmaya başlayabilirim.
Hedi, Tunus’un Kayravan şehrinde yaşıyor. Fransa ile kopmaz
bağı olan Tunus’ta Peugeot’nun satış danışmanlığı hiç de fena olmayan bir iş.
Babası yenice ölmüş Annesi ile hayatını sürdürüyor ve Hatice ile evlenme
planları kuruyor. Eli eline değmeden 3 yıldır birlikteler. Evlilik hazırlığı
son aşamaya gelmiş durumda. Ağabeyi de Fransa’dan düğüne destek olmak için
gelmiş ve görevini yerine getirmekte.
Tunus’un bizimle bayrağından çok daha fazla benzerlikleri
olduğunu hayret ve keyifle izleyerek evlilik adetlerinden, güneydoğu tarzı
halaya kadar pek çok detayı da filmin içinden kenara koyuyoruz. Tunus’u
gezilecek yerler listesinin üst sırasına yerleştiriyoruz.
Arap Baharı biteli 5 yıldan fazla olmuştur. Heyecan bitmiş
eleğin üstünde sıkıntılar kalmıştır. Herkes bu geçmişin farkında ve yükün
altındadır. Ama hiçbir şey de eskisi gibi değildir.Zengin bir aile kızı olan Hatice’nin
geçmiş siyasi iktidarla içli dışlı olmuş
babası için rüşvet çarkı ile edinilmiş servete dair hesaplar bile sorulmaya
başlamış durumdadır.
Hedi’nin patronu da işlerin keyifsiz gitmesinden dolayı her
patron gibi çalışanların az çalıştığından şikayet etmektedir.
Çare Hedi’yi biraz
sıkıştırmakta bulunur. Hem düğün sonrası balayı için istediği iznini vermez hem
de düğün bu kadar yaklaşmışken onu 100 km ötede başka bir şehre görevli yollar.
Tunus’un Akdeniz’e bakan Mehdiye şehrinde olmayacak şeyler
olur ve Hedi kaldığı oteldeki animatör kıza aşık olur.
Hedi ile Rim’in tutkulu aşkı Hedi’ye hayatını sorgulatır ve
onu 5 yıl öncesine yani Bahar zamanına götürür. Hedi annesinin ona kurduğu
düzene itiraz etmeden bu zamana dek gelse de Rim’in aşkı ona da tıpkı diktatöre
yaptığı gibi dur
deme gereğini hatırlatır.
Düğün günü herkes gelmiş bir tek Hedi yoktur. Annesi ondan
hesap sormak için Mehdiye’ye gelir ama Hedi ona tıpkı zamanında Tunus’un
despotuna diğer gençlerle beraber yaptığı gibi karşı koyar.
Annesi ise despot başkandan farklı olarak çok sevdiği
oğlunu anlar ve kadere razı gelir. Onun kararını kabullenir.
Hedi Rim’in gezgin
hayatına katılmak için Tunus’u terk etmeye karar vermiştir. Birlikte önce
Fransa’ya sonra akıllarına neresi gelirse oraya gideceklerdir.
Ancak Hedi son anda bunu
yapmaz. Plandan vazgeçer. Rim’i gözyaşları içinde uçağa bindirir. Onu çok
sevdiğini bilen Annesini ve onun çok sevdiği ülkesini yani Tunus’u bırakmak o
kadar da kolay alınacak kararlardan değildir çünkü.
Ülkeler ana dillerini özgürce konuşan insanların yurdudur
ve Ülkeler ve Analar onları karşılıksız seven cesur erkek ve kadınlara her zaman ihtiyaç duyar.
Yorumlar
Yorum Gönder