BELFAST TÜRKİYE’YE NE KADAR UZAKTIR ?
Türkiye Dünyanın Neresinde?
Bu sorunun cevabını nasıl vereceğiz?
Her 10 kişiden sadece 1’İnin pasaport sahibi olduğu bir
ülkenin dünya ile alışverişi ne denli mümkün olabilir?
Patagonya’yı yada
Japonya’yı bir kenara bırakalım. Bulgaristan’ı Yunanistan’ı Gürcistan’ı
İran’ı dahi bilmeyen milyonlar bu ülkenin fiziksel sınırları içinde hayatlarını
başlatıp bitiriyorlar.
Bir tür görünmez hapishane diyebiliriz . Tabii ki son
dönemlerin artan kurları ve enflasyonu da buna katkı vermiştir ama
pasaportsuzluk, dünya ile irtibatsızlık yeni bir şey değil.
Belki de bütün bu kopukluk nedeniyle dünyanın en ağır
iktisadi felaketlerinin birinden geçiyoruz. Yapısal reform deyince herkesin
aklına ekonomi falan geliyor. Belki de gerçek yapısal reform Türk İnsanına
Dünyanın Neresinde olduğunu anımsatmakla
mümkün.
Evliya Çelebi’nin bundan asırlar önceki yolculukları ile
övünen bir toplumun bireyleri bugün ülkelerinin fiziksel ve zihinsel
sınırlarına hapsolmuş, uzun farların etkisinde bir tavşan gibi afallamış
durumda.
Bu durumun kökenleri üzerine çok şey söylenebilir. Üstelik sorunun
sadece yurtdışında fiziksel olarak bulunmayla da sınırlı olmadığı aşikar. Sokak
röportajlarına takılan gurbetçi tiplemelerine bakıldığında da Türkiye’yi ve
kendi konumlarını algılamakta ciddi sorunlar olduğunu görüyoruz.
Bütün bunlar bize Türkiye’nin dünyanın neresinde olduğuna
dair ciddi bir anlayış problemi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de 1980’lerin başından beri çözülemeyen etnik
sorunun daha doğru ifadeyle Kürt meselesinin algılanmasında da bu problemin
ağır bir payı olduğunu düşünüyorum. Buna zaman zaman yüzeye çıkan mezhepsel
boyutu da etkileyebiliriz.
Resmi ideolojisi Sünni-Türk olan ama ciddi bir Alevi-Kürt
nüfusla beraber yaşayan bir ülkeyiz. “İyi ki mi Yazık ki mi” diyelim ama.
Rum-Ortodoks, Ermeni, Musevi, Asuri, Süryani kesimlerin çoktan eser miktara
düşmesi/düşürülmesi nedeniyle çakışma
ekseni bu 4 biinmeyenli denkleme indirgenmiş durumda.
Ama Türk insanının Avrupa’ya vizesiz girebilmesi de dahil
olmak üzere pek çok konu bu çakışmanın çözümüne dair tercihlerin, resmi ideoloji ve kurgunun
tasallutu altında.
Ve Türkiye’de yaşayan bir kesim için beka ortak parantezi
ve hamaset çarpanı ile şişirilen bu çelişki düzeni sadece bize özgü. Bu sorun bu topraklara dış güçler vs
tarafından zerkedilmiş.
Peki bu gerçekten böyle mi?
Dünyada etnik-mezhepsel sorunları sadece biz ve 40 küsur senedir mi yaşıyoruz.
Ben pek emin değilim.
Siz de bunun sağlamasını yapmak isterseniz KennethBranagh’ın Siyah Beyaz Belfast’ını izlemelisiniz. 1969’un Ağustos’unda bizim
eski İstanbul mahallerine benzeyen az katlı geniş yollu az arabalı bir
mahallesindeki huzurun Hristiyanlığın iki kolu arasındaki çatışmayla nasıl bir
anda bozulduğunu göreceksiniz.
Ergenlik öncesi bir çocuğun sürücü koltuğunda bizi
götürdüğü bu 54 sene öncesinin Belfast’ı Yeşilçam’ın
altın yıllarından bir Türk filmi seti gibi. Film boyunca sıkça gidilen
sinemalar ise Cinema Paradiso ruhunu işliyor filmin dokusuna.,
Protestan Katolik çatışmasının tam ortasına düşen bir
ailenin sıcak bir yaza sığan hikayesine şahit oluyoruz.
İşin politik boyutu ve kimin haklı yada haksız olduğu
önemsizleşiyor. Bir küçük çocuğun zihnindeki kavram hak veya haksızlık olamaz
zaten. Çocuklar dünyayı en yalın boyutta algılar. Acı ve Mutluluk.
Arkadaşları, yeğenleri, dedesi ve ninesi ile mutluluk
içinde yaşayan çocuk için evini terk etmek akıl ötesidir. Onu bu kararından
döndürmek ancak bizzat içine düştüğü, düşürüldüğü bir çatışma ile mutlu olma
şansının elinden alınması ile mümkün olacaktır.
Acı varsa artık
başka hiçbir şey geçerli olamaz.
İrlanda mezhep çatışması tabii ki 1969’da başlamadı .
Geçmişi, bırakın modern dönemin miladı 1905 yılını, kadim imparatorluklar
çağına gidiyor.
Bu yüzden Belfast bu çatışmaya dair hikayenin sadece bir
bölümüne fener tutuyor. Nostalji ögeleriyle yüklü bu siyah beyaz seyirlik
gözlerinizden yaşları bazen hüzün bazen mutlulukla dökmeyi başarıyor.
Çatışmanın 1969’da başlamadığından eminiz ama ne zaman
bittiğini çok iyi biliyoruz. Bir zamanlar terörist diye işaretlenen Gerry Adams
Kraliçe’yle el sıkıştı ve bu çatışma tarihin çöp kutusuna çoktan gitti.
İrlanda Dünyanın
Neresinde olduğunu biliyor.
Peki biz ne zaman bunu öğreneceğiz?
Bu ülkenin insanları miladını bilmedikleri bu kaosun
sonunu görmeyi en az İrlandalılar kadar hak etmiyor mu sizce?
Yorumlar
Yorum Gönder