KRALLIK 2 : ÖLÜMCÜL GÜNAHLARA GİRİŞ

 


Krallık’ın 2. Bölümünün sonunda Lars Von Trier hep yaptığı gibi kısa bir bölüm değerlendirmesinde bulunuyor.

Bölümü  çok da süprizli bulmayanları hafiften eleştirerek  sanki sizin hayatınız  da o kadar heyecanlı sanki diyor.

Bu son genel değerlendirme ile aslında kendisine karşı  haksızlık yaptığını düşünüyorum. Çünkü 2. Bölümle beraber Krallık neredeyse tüm gizemini ortaya döküyor.

Neredeyse el değilen her alandan ses geliyor.

Vücut ısısı bir sürüngene dönüşmüş hamile bir kadın, hayatın son dakikalarında “Limbo”dan haber veren bir yaşlı kadın, elinde ziliyle gezen hayalet bir kız, cehennem bekçisine dönüşmüş bir köpek ve hastaneye nafile yolculuğunu tamamlayan tekinsiz bir ambulans.

Bütün bu tuhaflıklara dair neredeyse tek kaygı duyan kişi ise hastanenin şişko hademesinin annesi . Onun hastalık takıntısı bir şekilde meyvesini veriyor. Hastalıkları sahte olsa da hastanedeki tuhaflıklar onun için fazlasıyla tatmin edici.

Krallık 2. Bölümünde açılan çok sayıda cephenin kısa özeti bu şekilde.

Bütün bu parapsikolojik başlıkların ötesinde ise gündelik hayatın dertlerini  daha çok önemseyen insanlar ardı ardında kendilerini aşikar ediyor.

İnsanın evrensel zaafları ile malul bu karakterler gözleri başka hiçbir şey görmeksizin kendi dertleri için çözüm arama telaşındalar.

Aşk ve nefsani mutluluk, kariyer başarısı, zenginlik, kabul görme ve güç gösterisi bunların ilk karşımıza çıkanları. İnsanın ölümcül günahları bir bir kendisini gösteriyor. Seven (7) filminden  anımsadığımız bu günahların kefaretini kim  yada kimler ödeyecek göreceğiz.

Gerçi görmeye de başladığımızı söylersek abartmış olmayız. Kendinden yaşça büyük doktor kadına duyduğu ilgi ile çılgınca şeyler yapan genç doktor adayı burada günahının kefaretini en hızlı ödemeye aday görünüyor.

Diğer yanda Krallık’ın ana karakteri beyin cerrahımız ise bilime olan inancına rağmen karşısına çıkan tuhaflıklardan  koşarak kaçacağına olan güvenini kaybetmemiş görünüyor.

Beyin ameliyatını hipno terapi ile sağlanan anestezi ile gerçekleştirmiş olması bile önyargılarını aşmasına katkı vermiyor.

Dizinin hikayeye dahil olmayan ama her şeyden haberdar bulaşıkçıları bir taraftan bitmez tükenmez tabak ve bardakları yıkarken diğer yandan olayları anlamamız için bize yardım ediyorlar. Down sendromunun bir hastalık değil bir durum olduğunu gözlerimize sokarcasına gayet doğallar ve kafaları zehir gibi işliyor. Tıpkı elleri gibi.

Krallık ikinci bölümle birlikte Trier’in ısrarla vurguladığı mini formu için yeterli hikayeyi önümüze seriyor. Karakterler yerli yerine oturuyor. Saflar belirleniyor.

Unutulmaması gereken bir detay da hastanenin içinde örgütlü Mason locasını andıran kardeşlik grubu.  Hastanenin içinde dışarıdan geliş gidişe pek de açık durmayan bir yapıda böylesi bir organizasyon kurmaya neden gerek duyulduğunu pek anlamıyoruz.  Bu tür yapıların erkek egemen doğalarıyla hastanedeki cinsiyetçiliğe katkı verdiğini düşünebiliriz. Yada hastanedeki kast sisteminin sağlamlaştırılması için bir aracı olduğunu varsayabiliriz.

 

Krallık üçüncü bölümden itibaren sırların nasıl çözüleceğine ve temeldeki çürümenin nasıl en tepeye ulaştığını anlatacak. Bedene giren ve yayılan virüs gibi hiçbir parçayı dışarıda bırakmadan yoluna devam edecek.

 

 

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

EPİLOG

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum