CUMHURİYETİN ANLAMI VE MUHAMMED İHSAN OĞUZ
Bir süredir
Kastamonu sessiz sedasız bir devrime olmasa da bir dönüşüme evsahipliği
yapıyor. Ortaokul 1.sınıftan beri kardeşlik hukukum olan bir dostumun çabaları
ile gerçekleşiyor bu dönüşüm.
Ülkemizin en
çok tartıştığı zamanını en çok meşgul eden bir konuda tuğlalar en temelden yukarı dikkatlice konularak bir bina
yapılıyor.
Bina
derken elle tutulur bir binadan da söz ediyorum
aslında.
Kastamonu
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi binasını da kendi kaynaklarıyla inşa eden İhsan
Oğuz dedesi Muhammed İhsan Oğuz’un eserlerinin günümüze taşınması ve günümüzün
onunla tanışması için çaba sarfediyor.
Ülkenin
kırılma eksenlerinden biri olan din konusundaki çalışmalar bir kesim için ne
denli büyük heyecan yaratsa da diğer bir kesim de bunlara kuşkuyla yaklaşıyor. Politik ve toplumsal
hayatın fay hatları kendini bu konudaki sarsıntılarla gösteriyor.
Böylesi zor
bir iklimde bir din adamının eserlerinden bina ve binadan ilham üretmek
cüretkar bir iş. Özellikle belirli ölçüde seküler yaşamın önceliklerine hassas olanlar için bu daha da sorgulanmaya açık bir hal alabilir.
42 yıldır
tanıdığım İhsan’ın her işte gösterdiği özeni iyi bilen biri olarak bu konuda
benim sorgulayacak bir başlığım zaten yoktu. İhsan’ın aracılığıyla tekrar tanıştığım Muhammed İhsan Oğuz’un
fikirleri ise heyecan uyandırmaktaydı.
Ben bu
heyecanı İhsan’la her fırsatta paylaştım.
Muhammed İhsan Oğuz düşünce ve vicdan imbiğinden geçirdiği ilmi ile bize
yanlış bilinen doğruları neredeyse bir merminin yol alışı kesinliğinde işaret
ediyor.
Hızla
dönüşen bir çağda dinin çağla
çelişmediği gerçeğini , ne çağda ne de islamda sorun olmadığını anlatıyor.
Teknolojinin baş döndürücü bir hızda geliştiği bir çağdayız. İnsanlar dünyayı anlamak için kutsal kitaplara ihtiyaç duymuyorlar. Teknoloji dinin öğrettiklerinin önüne geçti. Böyle bir çağda nasıl oluyor da insan hala inançtan vazgeçmiyor. İnanmak bilimsel devrimler çağında nasıl oluyor da insanın vazgeçilmezi olarak kalıyor ?
Bu sorunun
cevabını insandaki insandaki inanma ihtiyacında bulan anlayış yaşadığımız “Seküler
Çağ”(Charles Taylor, İş Bankası Yayınları 2007) ın İran’dan Afganistan’a Vatikan’dan İsrail’e tüm
coğrafyalarda etkisinin olduğunu bize gösteriyor.
Bu
sosyolojik çözümleme içinde İhsan Oğuz’un, dedesi Muhammed İhsan Oğuz’u bugüne taşıma çabalarının en parlak
örneğini 29 Ekim günü bu çaba için kurulmuş Muhammed İhsan Oğuz Vakfınıninstagram paylaşımlarında gördük.
Size bunları
noktasına dokunmadan iletiyorum ve bu yazının amacına dair ilave bir tek cümle dahi
etmiyorum.
Her şey o kadar açık ki.
“Biline ki islamın değişmez, belirli bir hükümet şekli yoktur. Çünkü islamda hükümet biçimi mutlak amaç değildir.
Asıl
amaçlanan ve geçerli olan halkın işlerini iyi bir şekilde yürüten millet ve memleketi
refah ve mutluluğa ulaştıracak olan bir hükümettir.
Dört halife
döneminde, idarenin, belirli bir şekille sınırlandırılmamasının, hükümet şekline
önem verilmemesinin sebebi budur.
Kitap ve
sünnetten alınan, dört büyük halifenin idare
şekillerinden anlaşılan İslam
hükümeti günümüzün deyimi ve tanımıyla demokratik bir hükümettir, Halk
hükümetidir, tek kişinin idaresi değildir. Zira, o yüce zatların hükümetleri ve
idare şekilleri incelenirse; bunların her yönden Demokrasinin bütün şartlarını
tam olarak bünyesinde barındırdığı açık seçik ortaya çıkar.
Halifelerin yönetim, hususunda böyle hareket
etmeleri, Allahın kitabından aldıkları ilim ve anlayışın, Rasulullah'tan
gördükleri terbiye ve eğitimin sonucudur.
Yetkin
halifeler, Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali’dir (Allah
onlardan razı olsun). Bu yüce zatların faziletleri; haklarında yazılan
kitaplarda yer almaktadır. Dinin dört direği bunlardır.
Asrımızın
demokrasi şekli de halk hükümeti, halk hakimiyeti tüm milletin egemenliği
şeklidir. Bunların en olgunu da yine milletin egemenliği, ortak karar alması, hürriyet
ve eşitlik esaslarına dayalı olan ve demokrasinin bütün şart özelliklerini
taşıyan “Cumhuriyet idaresi ve şeklidir”
(Kaynak
Muhammed İhsan Oğuz Vakfı İnstagram Hesabı)
Yorumlar
Yorum Gönder