UNDİNE BURALARDAN NE ZAMAN GİTTİ?

 



Masalların  çocuklar için olduğunu sanmak yanılgıdır. Masal   insanın doğayla  dolaysız bir buluşma halidir. Masallar ve mitler gerçekliğin anlatılması için modern öncesi çağın bulduğu çözümdür.

Modern öncesi çağın insanı; dünyayı bizim gördüğümüz gibi görecek araçların pekçoğuna sahip değildi. Doğa belki şimdi olduğundan daha fazla yakındı insana ama çok daha az sırrı çözülmüştü.

Bilimin yokluğunda inancın aracılığı ile pek çok sorunu çözmek mümkün oluyor; açıklamaları yapmak kolaylaşıyordu.   Her doğa olayının tanrısı tanrıçası vardı.  Doğanın bütün parçaları inançla şekilleniyor, inanç doğa ile içiçe giriyordu.

Berlin’de geçen Undine’nin hikayesi  bir su  perisinin modern öncesi dönemin sınırlarını aşıp modern çağda sesini duyurmaya çalışmasını anlatıyor.

Kısaca deniz kızı deyip çoğumuz için en fazla şarkıları ile gemicileri felakete sürükleyen Sirenlerden ibaret tanınırlıkları olan su perileri ailesinin benim daha da az bildiğim bir üyesi olan Undine’nin Berlin’de geçen öyküsü filme dönüşmüş.

Bizler ülkede“Kasap vitrini” ile kadın bedeni arasında çağrışım kuracak kadar tiksinti verici bir inanç/siyaset/kültür ikliminde yaşarken Undine’nin aşırı feminist bir hikaye olarak karşı eleştirisine soyunan entelektüalizmi bir kenara baştan bırakıyorum.  Bunu Batı Avrupa’nın tuzu kuruları yapabilir.  


Berlin’i avucunun içi gibi bilen ve anlatan bir tarihçi Undine . Karada yani toprağın üstünde insanoğlunun neler çevirdiğini bu yüzden en iyi o biliyor.

Antik Yunan filozoflarından Modern çağın şafağında Simya ilminin derinlerine dalan  Paracelsus’a kadar 4 elementinden biri olan (Ateş Toprak Hava Su) Su’ya dair ise vazgeçemediği bir çekim hissediyor.

Bu çekim  sevdiği adamdan ihanete uğrayarak ayrıldığı anda, onu  denizin hem de dibi ile içli dışlı bir başka adamla buluşturuyor.

Tam da masalda anlatıldığı gibi önce sevdiği adamın ihanetine uğruyor,  ona cezasını verecekken başka bir aşk buluyor ama yazık ki o aşk da uzun ömürlü olmuyor. Denize dönmeye mahkum Undine aşk ihanetinin cezasını keserken , gerçek aşkının da hayatını kurtararak tekrar asıl evi olan suya dönüyor.

Bach’ın D Minör Konçerto’sunu arka plana alan  film masal ve mitle yoğrulmuş senaryoyu zihinlerimize işleyerek sona eriyor.

Adını  bölgedeki bataklıklardan alan Berlin’i kuran tüccarlar yok ettikleri bu bataklık alanda insan zekasının ürünü bir kent oluşturdular.  Şimdi şehrin etrafını dolaşan nehirler ve bu nehirlerin beslediği göller bu sulak geçmişin anısını yaşatıyor.

“Şehir” bir taraftan insan aklının zaferi diğer yandan insani duyguların hezimeti.
İsmet Özel’den alıntı ile :

“Pahalı zevklerin

Ucuz cesaretlerin”

insanlarına konaklık ediyor.

Undine şehri çok iyi tanıyor ve  anlatıyor. Onun dilinden şehri dinlemek,şehrin gelişimini anlamak adeta bir hayat deneyimine dönüşüyor . Undine küçük ve mütevazi odasında şehre bakarak şehrin geçmişine dair okumalar yapıyor, onu dinlemek isteyenler için hazırlanıyor.

Undine’yi yorumlayıp anlamak için İngeborg Bachman’ın Undine Gidiyor anlatısına kulak vermek gerekiyor. Undine benim için tam da İngeborg Bachmann’ın itiraz ettiği (ve bu ülkenin de baş belası olan) toplumsal hastalıkların kısa özetini çıkarıyor.

Hayat suda başladı. Su karalar tarafından sınırlandı. Karada başlayan hayat medeniyetti. Medeniyetse bir taraftan konfor ve zenginlik diğer yandan acı  ve zulüm oldu.

Bugün iklim krizinin en büyük kurbanı denizler. Su kıtlığı %70’i sularla kaplı bir dünyanın en büyük derdine dönüşmüş durumda. Buzulların erimesi ve suların yükselmesi ise bu karacı medeniyetin kabusu olma yolunda.

Undine’nin temsil ettiği su kültürü, karanın baskıcı tahakkümüne karşı bir çığlık aslında. Undine tarım devriminden günümüze  akan kesintisiz insan yolculuğunda insan değerlerinin parasallaşan bir medeniyet tasavvuruyla  ikame olmasına itiraz ediyor.

Başta İstanbul olmak üzere ülkemizin tamamının karasal rantla (= gayrımenkul rantıyla) sarılı olduğunu bunun arsız ve doymaz bir iştahla yapıldığını düşündüğümüzde Undine hikayesi bize daha da tanıdık geliyor.

İstanbul boğazına kanal suretinde kuma getirecek kadar gözü dönen bu rant iştahının şehrin bütün kıyılarını doldurmakla övündüğünü görüyoruz.

Ceberrut bir kendine demokrat siyasetle de atbaşı giden bu karasal aklın Undine’nin ve aslında hayatın kaynağı olan Su’yun yaşam alanını kısıtlaması da hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Undine’yi bir masal gibi izleyin ama başta söylediğim gibi masalların doğayla aramızda kopmaz bir bağ kurduğunu aklınızdan çıkarmayın.

 

 

 

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

EPİLOG

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum