ESKİ KÖYE YENİ AHİT
Salman
Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri bütün dünyayı ayağa kaldıralı neredeyse 40 sene
oldu.
Dinin yada
dinsel değerlerin konu edildiği öyküler, filmler, karikatürler toplumsal öfkenin kolayca öznesi olmaktadır.
Bu konuda
Müslümanların karnesi genel olarak Hristiyanlara nazaran çok daha kırık.
Bununla beraber daha ziyade Müslüman değerlerine yönelik hiciv yada eleştiriyle
sınırlı kalmayan tepkiler de gün yüzüne çıkabiliyor.
Dinsel
değerlere, kutsala dil uzatıldı, uzatılıyor iddiasıyla ortalığı ayağa kaldıranlar
zaman zaman Hristiyan dinine yönelik
tasvirlere dahi olmadık tepkiler gösterebiliyor.
Yine de
“Seküler Çağ”a fazlasıyla girmiş durumdayız. Artık kutsal kitaplardaki bilgiler
en basit bir bilimsel/teknik el kitabıyla bile rekabet edemez durumda. Kimse kutsal
kitaba bakarak gündelik yaşamını sürdürmüyor. Hoş bizim gibi ülkelerde farklı gerekçelerle
bunu hala denediklerini iddia edenler olsa da gerçekte onlar dahi artık bunu
sadece toplumu kontrol için yapıyorlar.Herkes en iyi arabanın, evin ,silahın,
telefonun , televizyonun yapımı için neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor.
Bu uzungirişe ihtiyaç duyma sebebim hakkında konuşacağım filmin (yani Yeni Ahit'in) “Allahın/Tanrının” Belçika’da bir apartmanda karısına kızına fena davranıp bütün gün oturduğunu iddia etmesinden kaynaklanıyor.
Seküler
Çağ’ın içinde bayağı kaybolmuş olmalıyız
ki bu filmin “zındıkça”(!) kurgusu nedeniyle MUBİ’yi aforoz eden kimseyi
duymadım. Umarım hiç duymam.
Filmin/senaryonun
hayal gücüne ve filme sığan zeka ile dolu kurguya şapka çıkarmaktan kendimi
alamıyorum.
Tanrı/Allah
Belçika Brüksel’de karısı ve 10 yaşındaki kızıyla oturmakta bütün gün Amerikan futbolu
izlemektedir. Bu yoğun(!) iş
yükünden arta kalan zamanı ise evin alt katındaki bilgisayarın başında; çeşitli
başarısız denemelerden sonra yarattığı insanların başına envai dertler çıkarmakla geçirmektedir.
Evin büyük
oğlu “JC” yani İsa bir bibloya dönüşmüş hiçbir şey yapmadan öylece durmakta
sadece evin haşarı küçük kızı Ea ile gizli saklı görüşmektedir. Tanrının kızı
yani Ea (Kendisini Sümer Mitlerinden tanıyoruz) eve hareket katmakta insanları
mutsuz eden babasının ofisine gizli saklı girip ortalığı karıştırmaktadır.
Ea’nın
yaptıkları babasının hiç hoşuna gitmez ve onu bir güzel kemerle pataklar “eski usule”
yada “Eski Ahit”e göre.
Ea ise bunun
intikamını ağır şekilde alır. Gizlice aldığı anahtarla odayı açar; bilgisayarın başına geçer ve babasının
insanlar üzerindeki en önemli etki alanı olan Ölüm konusunda sistemi alt üst
eder. Yaşayan herkese öleceği zaman saati saatine iletilmiştir. Artık tanrının
insanlar üzerindeki kurduğu düzen tamamen sarsılmıştır. Bu değişikliği
yaptıktan sonra artık evde kalamaz . Bilgisayarı kilitler ve abisinden
aldığı akılla evi çamaşır makinesini kullanarak terk eder. Giderken en yeni
ahiti duyurmak için 6 havari adayını da babasının çekmecelerindeki dosyadan
rasgele seçer.
Dünyaya bir
çamaşır makinesi aracılığıyla iniş yapan Ea’nın yolculuğu 6 havariyi arayışı ve
her birinden öğrendiklerini dünyada ilk tanıdığı kişi olan evsiz bir berduş
aracılığıyla yazıya dökmesiyle devam eder. Her havarinin kalp atışlarından
içlerindeki müziği de teşhis eder. Haendel’den Rameau’ya Purcell’e uzanan bu müzikler filmi bir klasik müzik
yolculuğuna da dönüştürür.
Hikaye
Ea’nın yol açtığı itibar kaybını telafi etmek isteyen Tanrı’nın başarısız olup
bizzat kendisinin dünyaya armağan ettiği düzensizliklerin kurbanı olarak
Özbekistan’lı mülteci muamelesi görmesi
ve sınır dışı edilmesiyle sona erer. Tanrılık makamına ise 18 havarinin tamamlanmasıyla o zamana dek ezik
bir vaziyette olan karısı geçmiştir. Dünya artık tanrıçanın idaresindedir.
Kadın egemen
yani Anaerkil düzene geçilir. Dünya çok daha yaşanası bir yerdir artık.
Hristiyan
eskatolojisine yatkın olan herkese tanıdık gelecek pek çok öge barındıran Yeni
Ahit’te insanlık maceramızın en önemli meselelerinin altında erkek
egemenliğinin olduğunun altını çizen zeka hayranlık uyandırıyor.
Diğer
tarafta en tepesinde Papa’nın yer aldığı bütün bir dinsel kurgunun yeni baştan
tasarlanması bana yazının başında değindiğim Seküler Çağ’da bundan başkasının
mümkün olamayacağını düşündürüyor.
Seküler
Çağ’da insanlığın gelişimine uymaktan
başka çare yok. İnsanlık ileri giderken
geçmişe takılı kalan her şeyin sorgulanması bir tercih değil zorunluluktur çünkü.
Buluşlar
çağında insanlığın en büyük buluşu doğruyu bulmaktan başkasız olamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder