REQUIEM FOR AHMET ABİ

 


BİR MENDİL NİYE KANAR?

Karl Marx’ın insanlığa dair tasavvurunu dünyayı yeterince yorumladık hadi artık değiştirelim diyerek beyanının  üzerinde 60 küsur yıl geçmişti ki Rusya al sana değişimin kralı diyerek dünyaya Sovyetler Birliğini hediye etti.

Lenin’in “Dünya devrimi şart mıdır?” mottosuyla  “’Tek Ülkede Sosyalizm” ilkesi doğrultusunda kurduğu ülkeye yıllar sonra gelen Marx’ın yorumu ise “Özür Dilerim bunu kast etmemiştim” olmuş fıkraya göre.

Marx’a göre pek o kadar başarılı olmasa da özellikle 1945-1991 arasında dünyayı sıcak yada ılık değil buz gibi bir soğuk savaşla bölen sosyalist cumhuriyetler birliği için söylenecek o kadar çok şey var ki.

1991’de puanım ziyan olmasın diye  gittiğim ODTÜ’nün Uluslararası İlişkiler bölümünün son senesinde bugünlerin aranan hocası Hüseyin Bağcı’yı koltuğunun altında taze çıkmış Fukuyama kitabı “Tarihin Sonu” ile gören efsane nesilim ben.

Soğuk Savaş üzerinden futboldan , gastronomiye ; iktisattan, sosyolojiye; kadın-erkek ilişkisinden modaya aklınıza gelebilecek her konuda çözümleme , analiz yaparım. Soğuk Savaş dönemini anmadan ve anlamadan çözebileceğiniz muamma yoktur zannındayım.

Soğuk savaşın; hele ki Türkiye’nin lenf damarlarında sindirdiği akıl tutulmasını ise zihinlerden hiçbir zaman sökememesi bu basit gerçeğin en basit örneği olmalı. Ülkenin 21.yüzyılında hala soğuk savaş artığı siyaset ve siyasetçi ile yönetilmesinden daha iyi delil var mıdır buna?

Soğuk Savaş : Amerika’nın dünya kapitalist sistemine yönelik gördüğü tehditin Avrupa’nın değil dünyanın üzerindeki uzun menzilli füze hayaletlerinin  insanlığın hayatını kararttığı 46 yıldır. Türkiye’nin tüm muhalifleri bu 46 yılı giderek daha da artan dozda devlet , vatan , millet ve Sakarya düşmanlığı ile geçirmiş ve nihai ödüllerini 12 Eylül Askeri darbesiyle alarak neredeyse tamamen silinmişlerdir.

Bu hazin hikayenin insanlık için küçük, talihsiz Türkiyeli insanlar için büyük hikayesinin arka planındaki o ufak tefek adamın, kendisi olmasa da ahşaptan yontulmuş bir suretinin  yüzme maratonu hakında bir film : Sen Ben Lenin.

Karadeniz’in biz hariç tamamının kızıllara ait olduğunu düşündüğümüzde Batum’dan Varna’ya kadar herhangi bir şehirden suya ayağını sokmuş olabilir. Karadenizin akıntı rejimine göre bugünlerin talihsiz şehri Odessa’dan atlamış suya.

Vara vara Fatih’in hocası Akçakoca’dan ismini alan kıyılara varmış.

Lenin heykeli sosyalizm yıkılsa dahi bölücülük potansiyeli taşır.  Bugün bile hala ülkeyi anti komünist retoriğin yönetebildiği göz önüne alındığında 1993’te bir Lenin heykeli “olmasa daha iyi olur” hükmünde olmalı.

Heykelin hikayesinin Barış Bıçakçı- Tufan Taştan versiyonunda heykel kamusal bir varlığa dönüşüyor. Devlet bir zamanlar sosyalizm gerekirse biz getiririz dediği gibi sosyalist heykel uçurulacaksa biz yaparız diyor.

Filmin dar alanda kısa paslaşan , olağan şüpheliler tadındaki kurgusu ilk başlarda hadi çıkın artık şu odadan dedirtiyor izleyene.  Bunda camdan görünen mükemmel kasaba peyzajının da etkisi azami aslında. O güzelim yeşil mavi kıyıya çıkıp hikayenin akışına oradan dahil olmak istiyor insan.

Ama öyle olmuyor maç aynı yerde başlıyor aynı yerde bitiyor. Ta ki bir tabutla tepelere doğru yol alan kamyona odaklanan en son sahneye kadar. Buradan dışarı ancak ölüsü çıkanlara dair bir bilinen sonla bitiyor hikaye.

Film izlemekten gözü kanamış film eleştirmenlerinin biraz burun kıvırmasına yol açan bu darlık hissinin hangi sebeple filme eklendiğini  bilmekle beraber bilmeseydim de bu filmi böyle çekmeye itirazım olmazdı.

Bol konuşmalı ve detaylı filmin ancak dikkatle izlenmesi gereken bir art house değil olağan şüpheliler tarzı   zeka ve ayrıntı filmi olduğunu düşünüyorum. Dikiz aynasındaki tabutu fark etmeden filmi tamamlamış olma riskinin herkes için olduğunu düşünüyorum mesela.

Türk sosyalistleri için bir ağıt niteliğindeki hikaye ve filmin, sonunda bu ağıtın milli marşı olması gereken Mendilimde Kan Sesleri ile tamamlanması tereddüt kutusunun son çivisini de söküyor.

Türkiye soğuk savaş  cephesinde heba ettiği en  haysiyetli insanlarının  hakikat öyküsünü tekrar tekrar anlatmaya ve dinlemeye mecbur.

Bu ülke Lenin’in değil bu isimli ama cisimsiz kahramanlarının heykelinin dikileceği günlerde ancak ağır hastalıktan çıkacak ve sağlığına kavuşacak.

“Reel” değil “gerçek” Sosyalizm bir tercih değil bir zorunluluktur çünkü…

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

EPİLOG

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum