OBITUARY : (ANMA YAZISI) İSMAİL DÖNMEZ

Ölürse ten ölür canlar ölesi değil sözünü çok severim.

Özellikle hayatın doğal akışının bir sonu olmasını da gayet yerinde bulurum.  Sonsuza kadar yaşayacağımızı bilseydik eminim hayat daha sıkıcı hale gelirdi.

Özellikle hastalık yada yaşlılık sebebiyle hayattan tamamen elini eteğini çeken insanların ölüm haberlerini hep bu gözle düşünürüm.

O insanlar için ölüm aslında sadece formaliteden ibaret bir süreçtir. Onlar belleklerimize kazınan halleri ve hikayeleri ile giderek uzaklaşan bir berraklıkla da olsa hiç unutulmayacak ve daha uzun süre anımsanacaktır.

İsmail Dönmez’in 32 yıl Kastamonu Abdurrahman Paşa lisesi müdürlüğü yapması çok az şeyle karşılaştırılabilecek bir vakıa olarak tarihte yerini almıştır.

1976’da mezun olanlar 1959’da doğmuştu, 2008’de mezun olanlar ise 1991 doğumlulardı. 

Tam 3 kuşak ve ilave 2 yıl Kastamonu Liseliler İsmail Dönmez’in o meşhur “Çığnarın” nidasını kulaklarında duyarak eğitim hayatlarının en mühim 3 senesini idrak etti.

İsmail Hoca’nın tarzı idaresinin şeditliğine dair herkes hemfikirdir.  Evet sert bir idareciydi ve bu yönüyle çokça anılması normaldi. Ama benim onu anarken söylemek istediklerimin ekserisi bunlara dair değil.

Ben İsmail Dönmez’in Kastamonu’nun tam 30 yılına damga vuran döneminin bu şehre bir karakter verdiği kanısındayım. Bu genelinde   iyi bir karakterdir. Ben Türkiye’nin genel yozlaşması içinde Kastamonu’nun her şeye rağmen nasibini görece daha az aldığını ve bunun bir sebebinin de irfan meşalesi yurda lisemiz olduğunu düşünenlerdenim.

1980 darbesinden önce 4 yıl, sonrasında 28 yıl süren bu hikayenin karizmatik, idealist ve iddialı bir insanın kişisel hırsının neticesi olduğuna kuşku yok. 2000li yılların ortasından itibaren kollektif olarak yozlaşan ve ticarileşen Türk eğitim sistemi tsunamisine dayanamasa da bu model uzun yıllar işleyebilmişti.

1980’lerin başında Kastamonu’da 2 ortaokulun mezunları için 4 yol ağzında durmak söz konusuydu. Yollardan birincisi düz lise de denilen Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesiydi.

Yıllarca kendimi tarif ederken mezun olduğum okulu Anadolu Lisesi diye tanımladım. Aslında Anadolu’da bir liseydi .  Basit bir söz oyunuyla    kazandığım yetkinliklerin bir kısmını borçlu olduğum okuluma dair yarı şaka yarı ciddi bir bilgi vermiş oluyordum. Bu Anadolu’daki lise beni sadece ODTÜ gibi bir okula yollamamış ayrıca o okulun İngilizce hazırlık okuluna en üst kurdan girmemi sağlamıştı. Belli ki bu okul bir şeyleri iyi yapmayı kendine yol görmüştü. Meraklısına Anadolu lisesi ayarında İngilizce öğretebiliyordu.

İsmail Dönmez’in bir şehrin 32 yıl boyunca doğan her ferdinin hayatına bu denli dolaysız değmesi ve baskın karakteri Kastamonu’yu bir yönüyle İsmail Dönmez şehri yaptı demek yanlış olmaz.  Tabii ki 2000’li yıllarla beraber oyunu kuralsız oynayanların sistemin bug’unu bularak yarattıkları paralel dünya için kimse bir şey yapamazdı . Ama şartlar eşit olsa ve oyun adil oynansa bu 30 yılın bakiyesinin ülkeyi çok daha iyi bir konuma getireceğine kuşku duymuyorum.

İsmail Dönmez’in eğitimden anladığı başarıydı. Bunu yapmıyorsan yapamıyorsan ne yaparsan yap manasızdı. Bugünden geriye baktığımda bu bakış açısının liyakatın en temel hedef olarak görüldüğü bir yaklaşım olduğuna inanıyorum.

Bir okul ve onun külli idaresi eğer öğrencilerini iyi eğitemiyorsa onları başarıya ulaştıramıyorsa liyakattan yoksun demektir bana göre.

Türkiye’de devlet okullarının kollektif çöküşe maruz bırakılması, eğitim kalitelerinin düşmesine göz yumulması ve sistemin tamamıyle özelleştirilmesi aslında tek başına bir süreç değildi. 

Bu sürecin toplumsal, iktisadi, siyasi ve belki uluslararası sebepleri dahi vardı. Bütün bunlara karşın işini düzgün yapmamanın tek sebebi olabilir. Liyakatsizlik ve gizli gündeme sahip olmak.

İsmail Dönmez’in Kastamonu’da 32 yıl boyunca mezun olan her öğrencinin diplomasındaki imzası giderek ondan kaynaklanmayan nedenlerle etkinliği azalan bir akademik gücü temsil ettiyse bu kurumsallaşmayan bir sistemin kötü niyetli bir güruhun elinde oyuncak olmasındandır.

Yine de her şeye rağmen bir insan ömrünün üçte birinden çoğunu geçirdiği okulun bu en unutulmaz parçasının ardından söylenecek şeylerin hep olması ve bu dönemin bir şekilde ülkenin bu yok edilmiş kamusal eğitim düzeni için mil taşı olarak anımsanmasından yanayım.

İsmail Dönmez bugün göreve başlasa ve Türkiye ve Türk eğitim sistemi bu denli yozlaşmış olmasa eminim vereceği katkı koşullar doğrultusunda daha iyi olurdu.

Ruhu şad olsun.

 

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

EPİLOG

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum