AYAKKABININ VE AİLENİN BAĞLARI

  




Aileyi bir arada tutan bağlar nedir?

Bu bağların ayakkabı bağı ile ilgisi var mıdır?

Bu iki sorunun yanıtını bulmak için 2020 yapımı bir  İtalyan filmini izlemek gerek.

Napoli’de sadece 40 yaş üstündekilerin anlayabileceği dönemlerde yani  1980’lerin başında başlayıp günümüze taşan hikaye aile ve ayakkabı bağlarından bahsediyor.

Aile bağları ile ayakkabı bağlarından hangisi daha güçlü diye soracak olursanız cevap tereddütsüz ikincisi. Aslında bağ sadece ayakkabıda olur diye de ifade etsek yanlış olmaz. Aile bireyleri arasında bağ aramak  nafile aslında. Aile bağları görünmezse işe yarıyor. Görünmez bağlar en güçlü olanlar değil mi zaten?

Film bize o muhim soruyu soruyor : İnsan neden aile kurar? Ardından soruları genişletiyor :  Hadi kurdu diyelim neden devam ettirir?

Ailenin kurulma nedeni   basit. Genç insanların birbirine duyduğu ilginin toplum nezdindeki var oluşunu meşrulaştırmaya  kısaca aile deniyor.

Aile önce kadın ve erkekten oluşuyor.

Bir süre sonra kadın anneye, erkek babaya dönüşüyor.

Aileye sonradan  dahil olan   bireylere ise çocuk   diyoruz.

Kadın ve erkekten farklı olarak   çocukların aileye dahil olmak için hiçbir gayreti bulunmuyor. Gayreti  kadın ve erkek (keyifle) yapıyor.

(Tıp bilimi ile uğraşanların en hızlı hareket eden sperm hücresinin gayretine dair çekincelerini ayrı tutmak gerek tabii.  Biz aklı başında derli toplu düşünen sadece akıllı varlıklardan söz ediyoruz, kafa ve kuyruktan ibaret küçük beyaz hücrelerden değil!)

Kadın ve erkeğin öyle yada böyle aldıkları kısa –orta veya uzun vadeli karar ile bir araya gelmeleri ne kadar plan içeriyorsa çocukların meseleye dahil olmaları da bir o kadar plansız, projesiz ve bağımsız.

Kadın ve erkeğin kurdukları yada kuramadıkları dünyanın davetsiz misafir ve evsahipleri çocuklar.

 Ortada bir ev ve evin 2 sakini var.  Çocuklar eve dahil olur ve karşılarına çıkan 2 büyük insandır artık.

İki insan kurdukları dünyaya dahil olan taze üyelere yatacak yer ve yemek sağlarken kısa süre içinde kendi dünyalarının bitmez çelişkileri ile de  tanıştırırlar onları.

Çocuklar için şans yarı yarıyadır. Ya ailenin asli sahipleri aralarında kurdukları huzur ve güven ortamını çocuklarla paylaşacak yada kollektif  kaos çocukları da içine alacaktır.

Ekonominin  “Ceteris Paribus” şartlarında yani tüm diğer koşullar eşitken, ailenin çocuklara gül bahçesi mi diken tarlası mı hediye ettiğini anlamak için     zamana ihtiyaç duyarız.

Çocuklar anne ve babalarının birlikte ve ayrı ayrı yaşattıkları travmaların toplam ve özeti ile yüzleşerek geçirdikleri her bir anı unutmadan çocukluktan yetişkinliğe yol alırlar. Vardıkları durakta artık anne babaları için  değil kendileri için üzülme zamanları başlamıştır.

Kendini akıllı sanan tek dünyasal varlık olan insanoğlunun reprodüksiyon için bulduğu yol aslanlardan antiloplara kadar tüm diğer canlılara nazaran çok daha meşakkatli.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği , yani akıllı olması , duygularıyla var olması insan ailesini o kocaman fil ailesinden bile çok daha karmaşık hale sokuyor.

Dünyayı dönüştürme görevini üzerine almış insanoğlunun iş çocuklarla bir dünya kurmaya geldi mi eli ayağı birbirine dolaşıyor.

 Tam da burada sorulardan ikincisinin yanıtı geliyor.Yani evlilikler neden devam eder sorusunun yanıtı.  Filmin bu soruya yanıtında Kadın ve erkeğin birlikte başlattığı evliliğin bir süre sonra çocuklarla evliliğe dönüşmesi var. Kadın ve erkek zaman geçtikçe birbirlerinden koparlar ve aralarındaki tek bağ çocuklar olur. Acaba çocuklar evliliğin ayakkabı bağı/ayak bağı mıdır?

Evlilik çocukların varoluşuna adanmıştır artık.

Bağlar filminin  kötümser senaryosu aile için çizdiği resimle modern hayata dair önemli bir gerçeği gözler önüne seriyor.

Elbette bütün aileler filmde çizilen portre kadar umutsuz değil.  Yine de bir aile kurmanın çocuk sahibi olmanın diğer tüm canlıların  reprodüksiyon sürecinden çok ama çok farklı olduğunu gözümüze sokmasında yarar var.

Hepimizin hayatını dolduran travmaların kökeninde ailemizde yaşadıklarımız ilk sırayı alıyor. Pek çok mesleğin okulu, diploması varken anne baba olmak için birbirine yakın hissetmek ve karşı cinslerden olmak yeterli sayılıyor.

Uzun hayat deneyimlerinden sonra anlaşılabilecek ve anlatılabilecek hikaye olsa da insan yetiştirmenin hiç de kolay olmadığını gözler önüne seren Bağlar filmini izledikten sonra geçmişe bir yolculuk yapma isteğiyle dolabilirsiniz.

Yine de “ İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değildir” diyen düşünüre hak vermek gerekiyor. Babalar anneler ve çocukların birbirlerine ayak bağı olmadan kuracakları hayat için öncelikle bu sözü benimsemeleri gerekecek.

Yorumlar

POPÜLER YAYINLAR

EPİLOG

SİGARA NASIL BIRAKILIR YADA 8.035 GÜN NASIL ARA VERİLİR

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum