İŞ HAYATINDA BAŞARIYA DAIR
İş hayatında karşılaştığımız en büyük sorun nedir?
Bu iddialı sorunun yanıtını herkes kendi deneyimine göre verecektir.
Çoğu zaman başarıya endeksli bir çok parametredir bu sorunun cevabı.
Ben daha iyi bir noktada olmayı hak ediyordum ama bu gerçekleşmedi. Çalıştığınız kurumun Genel Müdürü olmayı en büyük başarı memurluktan emekli olmayı da hadi en büyük başarısızlık olarak tanımlayalım.
Makul bir açıklama olur hehalde. Bir tarafta basamakların en yukarısında olmak diğer taraftaysa en altta başlayıp bitirmek.
Oysa kimileri için ikincisi de bir başarı olarak kayda geçebilir.
Başarının tanımı biraz daha nettir. Oysa başarısızlık görecelidir.
20 bin çalışan olan bir kurumda ortalama Genel Müdürlük yapma süresi 5 yıl olsun. 30 sene çalışan bir çalışan için göreceği Genel Müdür sayısı 6 dır. Bunun kendisi olmak olasılığı en iyi ihtimalle 10 binde 1 olacaktır. Çalıştığı dönemde ölme olasılığından daha az!!!
Bu şu anlama gelir. Genel Müdür olamayan herkes kendini teorik olarak başarısız hissedebilir. Genel Müdür olamayan Genel Müdür yardımcısı, Genel Müdür Yardımcısı olamayan Departman Müdürü Departman Müdürü olamayan Müdür; Müdür olamayan Yardımcılar. Yardımcı olamayan Yönetmenler Yönetmen olamayan Yetkililer Yetkili olamayan Memurlar. Bunları permütasyon hesabına tuttuğunuzda bir de çıkıp inenleri eklediğinizde sanırım iş hayatında başarısızlık duygusu başarı duygusundan çok çok daha kolay ulaşılan bir ruh halidir.
Yukarıya çıktıkça azalan imkanlar ve kayganlaşan zemin hem çıkışı zorlaştırmakta hem de çıkanın orada kalmak için çaba göstermesini gerektirmektedir.
Aslında başarı dediğimiz şeyin tüm tanımlarında bu yok mudur.
Şampiyon olmak, üst lige çıkmak üst ligde kalmak, bütün bunlar sınırlıdır oysa başarısızlık için sınır yoktur.
Einstein’in dediği üzere başarı pedalı hep çevirmektedir. Pedalı çevirmediğin zaman düşersin.
Peki Einstein gibi bir dahi nasıl olmuş da bisiklet gibi fizik kurallarına tabi bir aygıtın sadece pedalını çevirmek kafidir demiş.
Pedalı çevir demiş.
Pedalı hızlı bile çevir dememiş. Sadece çevir demiş.
Oysaki herkes bilir ki pedalı ne kadar hızlı çevirirsen o kadar hızlı gidersin. Ne kadar hızlı gidersen de o kadar uzağa o kadar çabuk gidersin. Mi acaba?
Bisikleti de hızlı sürenler tabii ki var. Ama dünyanın en prestijli yarışı Fransa Turunu bisikleti en hızlı sürenler kazanmıyor. Tabii ki hızlı sürüyorlar ama sadece hızlı sürmek yetmiyor. Dayanıklı olmaları yokuş çıkmayı bilmeleri gerekiyor.
Ama Einstein’ın dediğine dönersek bisiklet yarışı bahsini de kapamalıyız. Çünkü hayat bisiklet yarışı dememiş. Bisiklet sürmek demiş.
Bisiklet sürmek yani pedallamak. Hızlı yada yavaş. Yapılması gereken bundan ibaret. Bisikleti başka hiçbir ulaşım aracıyla kıyaslayamazsınız.
Bisiklet insan bedeninin bizzati kendi enerjisini kullanarak hareket eden yegane mekaniktir.
Bir tek yürümekle kıyaslanabilir. Ancak yürüyerek alacağınız yol kısıtlıdır. Üstelik yürümediğiniz zaman düşmezsiniz. Sadece durursunuz.
Bir kayık dalgalara göre yol alır ama bir bisiklet rüzgarla ilerlemez.
O zaman başarının tek bir tanımı olduğunu söyleyerek bu yazıyı tamamlayabilirim. Pedalı çevirmektir başarı. Pedal aslında bizim dışımızda olan her şeydir.
Başarımız en yukarı gitmek en çabuk gitmekte değildir. Başarımız gitmektedir.
Karşımızdaki tüm ilişkiler aslında bisikletimizin parçası bizatihi bisikletin kendisidir. Biz eğer bu ilişkileri sürdürebiliyor yani pedalı çeviriyorsak yol alıyoruz demektir.
Toplumsallığın en üst noktası olan ekonomik aktivitenin içinde olan herkesin yaptığı budur.
Bisikletimiz bazen kırılabilir, lastiği patlayabilir, bakıma ihtiyacı olabilir.
Bunları yapabiliriz. Ama sonunda tekrar üstüne atlamalı sürmeye devam etmeliyiz.
Başarımız bunu yapabildiğimiz ölçüdedir. Kendimizi bunun dışında uzağında hissettiğimizde yanımızdan yöremizden geçen diğer bisikletlerin ufukta kayboluşunu gözlemeye başlarız. Umut kırıcı bu gözlemin bize vereceği histir başarısızlık. Ötesi değil.
Yorumlar
Yorum Gönder